MoovitDeğirmen Sokak, Nida Kule Arkasi 16 konumuna toplu taşıma kullanarak gitmenin en iyi yolunu bulmanıza yardım eder ve Kozyatağı, Kadıköy için güncel Otobüs, Metro, Tren, Minibüs / Dolmuş veya Vapur saatleri ile adım adım yol tarifi sunar.
AK Parti İl Başkanı Yücel Güngör, Meral Akşener'in Denizli mitingine çevre illerden insan taşınmasını "Taşıma su ile değirmen dönmez" sözleriyle eleştirdi.
Aydın'ın Koçarlı İlçesi'nin Tekeli Mahallesi'ne çocuk yaşta yerleşen ve burada evlenen 78 yaşındaki Ahmet Türkkan ile 69 yaşındaki Müzeyyen Türkkan, daha önce köy olan yerleşimin dağlık kesiminde 60 yıldan bu yana yağmur suyu ve taşıma suyla yaşamını sürdürüyor.
taşıma su ile değirmen dönmez atasözünün TDK sözlük anlamı nedir? `işi yapacak olanda yeteri kadar güç bulunmadıkça başkalarının küçük katkılarıyla sürekli ve büyük bir iş yürütülemez` anlamında kullanılan bir söz. Etiketler: Atasözleri Sözlüğü Türkçe Sözlük.
Bu yazımızda sizlerle taşıma su ile değirmen dönmez kompozisyon örneğimizi paylaşacağız. Her insanın yaşayıp hayatını onuru ve gururu ile devam ettirebilmesi ve ihtiyaçlarını karşılayabilmesi için çalışması ve maddi anlamda güce sahip olması gerekmektedir. Sosyal birer varlık olan insanların yaşamlarını mutlu ve
TAŞIMA SU İLE DEĞİRMEN DÖNMEZ NE DEMEK? Nasıl ki değirmeni döndürmek için bol miktarda ve basınçlı suya ihtiyaç varsa, bir işi sürdürebilmek için de büyük bir kaynağa ihtiyaç
0d0e. Tuğberk Çiloğlu Ekonomide neler oluyor? Bugünlerde herkes aynı soruyu soruyor. Ekonomi, daha önce de yazdığım gibi oldukça karmaşık bir sistem. Dünyanın bir ucundaki bir olay, dünyanın başka bir ucundaki ülkeyi çok hızlı bir şekilde etkiliyor, pek çok etki birbiriyle çarpışıp yeni etkiler ortaya çıkarıyor. Kısaca ifade etmek gerekirse, ekonomide her şeyin her şeyle bir bağlantısı var. Bu yazılara bakıp gözünüz korkmasın; eğer ekonominin işleyiş mantığını düşünsel olarak anlayabilirseniz, bu ilişkileri anlayıp yorumlayabilmek çok daha kolay olacaktır. Konuya şöyle bir soruyla başlayabiliriz Günümüzde Türkiye’nin en temel ekonomik sorunu nedir? Cevabı da hemen verebiliriz Cari açık. Cari açık sorunsalı neden ve nasıl ortaya çıktı? Gelin bunu tartışalım. Hepimizin bildiği gibi Türkiye Şubat 2001’de çok ciddi bir kriz yaşadı. Krizin etkilerini en basit haliyle anlatmak gerekirse, kriz sonucunda iç tüketim kelimenin tam anlamıyla çöktü, ekonomi ciddi bir oranda daraldı. Peki bunun sonucunda ne oldu? Ülke olarak yaptığımız ithalat çok ciddi bir miktarda azaldı, dolayısıyla cari açığımız hızla kapandı ve cari fazla bile verdik. Buraya kadar tamam. Lakin, asıl macera bundan sonra başladı. Krizden sonrası malum, burada anlatmaya gerek görmüyorum. 2003 yılından itibaren Türkiye’ye çok hızlı ve yoğun bir yabancı sermaye girişi başladı. İşte, ülkemizin en temel ekonomik sorunlarından olan cari açığın temelleri o günlerde atılmaya başlandı. Ülkemize giren yabancı sermaye, sıcak para demek daha doğru olur, hızla Türk Lirası TL üzerinde bir değerlenme baskısı yarattı. Nasıl mı? Yabancı yatırımcılar ellerindeki dövizleri dolar, euro satıp TL talep ettiler. Bunun sonucunda ne oldu? TL değer kazandı, hem de büyük bir hızla. Süreç, bu aşamadan sonra hızlanarak devam etti. Nasıl mı? TL’nin aşırı değerlenmesi sonucunda bizim ülkemizde üretilen mal ve hizmetler yabancı tüketiciler için daha pahalı hale gelirken, yabancıların ürettiği mal ve hizmetler bizler için daha ucuz bir hale gelmeye başladı. Sonuç? Hepimizin malumu, ithalatımız resmen patladı, cari işlemler açığımız yıldan yıla artarken, şirketlerimiz ucuz dövizi bulunca hızla yabancı para cinsinden borçlandı. Bu süreç hepimizin bildiği gibi 2008 krizine kadar devam etti. Krizle birlikte küresel fon akışı ciddi miktarda daralırken, döviz pahalılaştı, TL değer kaybetti. Tüm dünyayla birlikte bizde de tüketim ciddi miktarda azalırken, ekonomimiz daraldı. Bunun sonucunda ne oldu? Cari açığımız önemli bir oranda azaldı. Tam cari açığımız azaldı derken, sahneye Amerikan Merkez Bankası FED girdi. Neden mi? Bildiğiniz gibi 2008 Krizinin merkez üssü ABD. Kriz ilk olarak Amerikan finans sistemini vurdu. Dolayısıyla Amerikan finans sistemini kurtarma işi eninde sonunda FED’e düştü ve FED, para arzını devasa miktarlarda artırdı. Bunu nasıl yaptı? Piyasalardan tahvil aldı, karşılığında piyasalara dolar verdi. Bunun en büyük etkisi, ülkemizin de içinde olduğu gelişmekte olan ekonomilere oldu. Türkiye’ye bu dönemde devasa miktarlarda döviz girişi oldu ve TL tekrar değerlenme baskısı altında kaldı ve aşırı bir oranda değerlendi. Dolayısıyla 2008 Kriziyle beraber ülkemizi terk eden cari açık, FED’in parasal genişlemesiyle birlikte, eskisinden de güçlü olarak ülkemize geri döndü. Bunun sonucunda 2010 ve 2011 yıllarında devasa miktarlarda bir cari açığımız oldu. Devamı daha da ilginç oldu. Ülkemizin cari açığının sürdürülemez olduğu anlaşılınca, ekonomi yönetimi tarafından hızla daraltıcı önlemler alındı ve ekonomi soğutuldu, yıl 2012 idi. Bu önlemlerle beraber iç tüketimde bir miktar azalma oldu ve cari açığımız bir miktar azaldı. Fakat aniden, oldukça nahoş bir gerçeğin farkına varıldı; cari açığımız küçülüyorken, ekonomimizin büyüme hızı ondan daha hızlı küçülüyordu. Neden mi? Çünkü üretim yapımız ithalata bağlı. Yani, ithalat yapabildiğimiz sürece üretebiliyoruz. Eğer döviz pahalılaşırsa, ithalat azalırsa, ekonomimizin büyüme hızı da azalıyor.. Farkına varılan şey; büyüme hızındaki bu daralmanın tahminlerden çok daha büyük olmasıydı. Bu aşamadan itibaren ülkemiz ekonomisi, ilginç bir ikilemin içine girdi Eğer ekonomiyi büyütme kararı verirsek bunun yan etki olarak cari açığımız artıyor. Tam aksine, ekonomiyi soğutma, tüketimi azaltma kararı verirsek, cari açığımız azalıyor ama, yan etki olarak büyüme hızı güçlü bir şekilde azalırken işsizlik oranımız yükseliyor. Bugün, ekonomimiz işte böylesine bir ikilemin içerisindedir. Önümüzdeki dönemde, benim tahminime göre, istesek de, istemesek de ekonomimiz soğuyacak. Neden mi? Yukarıda bahsettiğim FED’in parasal genişleme politikasının sonuna geliniyor. Amerikalılar aşırı dolar arzının kendi ülkelerinde yüksek enflasyona neden olabileceğini düşünüyorlar ve Aralık 2013’den itibaren parasal genişlemenin hızını azaltmaya başladılar. Yani her ay piyasalara verdikleri dolar miktarını azaltıyorlar. Asıl önemli olan nokta, piyasalara verdikleri dolarların miktarını sıfırladıktan sonra, faiz oranlarını artıracak olmaları. Şu an ABD’de faizler sıfıra yakın ama, ABD’de enflasyonun yüzde 2 civarında olduğunu düşünürsek, bu düşük faiz politikasını yakın bir zamanda sonlandıracaklar. Peki o zaman böyle bir durumdan Türkiye nasıl etkilenecek? Küresel olarak dolar pahalılaşacak, TL değer kaybedecek ve bunun sonucunda ekonomimiz çok daha yavaş bir hızda büyüyecek. İleriki zamanlarda, yukarıda saymış olduğum olayların yaşanma olasılığı oldukça yüksek. Eğer hızla, sıcak paraya bağımlı olmadan, kendi iç tasarruflarımızla, yeniliğe ve bilgi üretimine dayalı bir büyüme modelini kurgulayamazsak, ülkemiz ekonomisi oldukça zor günler geçirecek. Galiba atalarımız bu günleri önceden görmüşler ve çok güzel bir söz söylemişler Taşıma su ile değirmen dönmez. Burada yazılanlar yatırım tavsiyesi/danışmanlığı değildir.
“Taşıma su ile değirmen dönmez” atasözü bir işi yaparken sürekli başkalarının desteğine ihtiyaç duymamak gerektiği, işin devam edebilmesi için kişinin kendi imkanlarının olması gerektiği anlamına gelir. Bir iş yaparken kişi kendi emeğine ve yeteneklerine güvenmelidir. Şöyle bir düşünelim. Günümüzde pek olmasa da bir dönem çok fazla olan su değirmenleri vardı. Suyun gücü ile değirmen döner ve bu sayede üretilen güç ile buğday öğütülürdü. Bu değirmenin iş yapabilmesi için sürekli dönmesi gerekir. Peki kovalarla su aktararak bu değirmenin sürekli dönmesi sağlanabilir mi? Elbette olmaz. Değirmenin sürekli dönebilmesi için sürekli akan bir su kaynağına ihtiyaç vardır. Bu örnekte de olduğu gibi bir işin devam edebilmesi sürekliliği olması lazım. Başkalarının getirdiği ile geçimini sağlamaya çalışmak, hep birilerinden yardım beklemek nafiledir. Bu şekilde bir yaşam tarzını kendine uygun gören insanlar etrafımızda azımsanmayacak kadar fazladır. Ama başkalarının yardımına güvenen insanlar bu yardımların bir gün kesilebileceğini düşünmelidir. Bu insanlar artık yardım alamadıkları zaman adeta sudan çıkmış balığa dönerler. “Elden gelen öğün olmaz, o da zamanında bulunmaz” atasözünü duymuşsunuzdur. Bu atasözümüzde de çok güzel ifade edildiği gibi başkalarına güvenerek yaşayan insanlar gün gelir hüsrana uğrarlar. İnsanlar yaşamlarını sürdürebilmek için kendi emeklerine ve yeteneklerine güvenmelidir. Dış kaynaklı yardımlara kendini bağlamaktan kaçınmalıdır. Böylesi bir yaşam tarzı bizim geleceğimizle ilgili kaygılarımızdan kurtulmamız için olmazsa olmazdır.
Uzun Koşularda Su Taşıma Uzun koşularda yanınızda bulundurmanız gereken en önemli destek malzemelerinden birisi de şüphesiz su. Yeterli miktarda su tüketmeden yapılan uzun performanslar tıbbi açıdan çok ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Koştuğunuz rota üzerinde doğal veya insan yapısı su kaynakları bulunmuyorsa, yeterli miktar suyu taşımak başlı başına çözülmesi gereken bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Eğer koşu bir yarış ise su sağlanan ara istasyonlar baştan bildirilmiş oluyor, su içme taktiğinizi buna göre belirleyebiliyorsunuz. Patikalar ve dağlarda yapılan çoğu yarışta organizasyon tarafından düzenli aralıklarla su verilse de, koşucuların istasyonlar arası belli kapasitede su taşıyabilecek şekilde donanmış olmaları şart koşuluyor. Su taşımak için tüm dünyanın benimsediği belli başlı yöntemler ve donanımlar var. Hepsinin de kendine göre iyi ve kötü yanlarını sıralayabiliriz, bu konuda tek bir doğrudan bahsetmek pek gerçekçi olmaz. Bu sebeple de her yarışta her koşucunun farklı yöntemler tercih ettiğini görüyoruz. En klasik yöntemleri ve donanımları inceleyelim. EL TİPİ MATARALAR Elde Taşınabilen Mataralar Bu mataralar, kapasiteleri 200ml ile 750ml arasında değişen plastik şişeler. Pazarda genellikle 600ml civarında mataraların öne çıktığını görüyoruz. Daha düşük kapasitede mataralar uzun koşular için yeterli olmayabiliyor. 100ml ve daha küçük mataralar satışta olsa da bunlar genelde sudan çok enerji jeli ve sıvı besin taşımak için tasarlanmış ürünler. Yurt dışında jeller ekonomik olması açısından 500ml veya 1lt lik şişelerde satılabiliyor, yarış öncesi ihtiyacınız kadar jeli bu tip ufak mataralara doldurarak çantanızın askı kayışında veya bel kemerinizde taşıyabiliyorsunuz. Jel Taşımak İçin Küçük Şişe Su mataraları bahsettiğim gibi daha çok 600ml civarında tercih ediliyor. Sanırım bu hacim, ağırlık olarak uzun saatler elde taşındığında kolları yormayacak ve su ihtiyacını karşılayabilecek optimum değer. Ergonomik açıdan bu tip mataraların ele oturması ve rahat taşınması da gerekiyor. El mataralarının ağız kısımları da koşu şartlarına göre tasarlanmış oluyor. Suyun çıktığı parça elle veya dişle rahatça açılıp kapanacak gibi çözülmüş bir mekanizmadan oluşuyor. Şişenin malzemesi de genelde elle sıkılabilecek şekilde yumuşak plastik. Bunun sebebi, kapalı bir hacimden ağzınıza su aktarmaya çalışırken bir de hava akışı ile boğuşmaya gerek kalmadan basitçe şişeyi sıkarak suyu fışkırtabilme şansınız. Bu sayede engebeli bir zeminde veya yüksek tempoda koşarken matarayı ağzınıza dayamadan, sadece dudaklarınıza yaklaştırıp sıkarak su içebiliyorsunuz, aksi taktirde bu gibi sarsıntılı bir anda matarayı ağzınıza dayamaya çalışmak, dudak ve dişlerinize çarpmasına ve canınızın acımasına yol açabilir. Hafif olmasına rağmen alüminyum mataralar bu sebeple koşu için doğru tercih olmayacaktır. El tipi mataralarda bulunan bir özellik de el kayışı. Bu kayış mataranın tüm yükünü parmaklarla yaptığınız kavrama hareketine taşıttırmıyor, eli sararak yükü tüm elinize aktarıyor. Dolayısıyla yorgun zamanlarda şişeyi bir de düşmemesi için sıkıca tutmakla uğraşmıyorsunuz. Çoğu marka el matarası bu el kayışına ufak bir cep de ekleyerek ulaşması kolay bir depo alancığı da yaratıyor, buralara jel ve enerji barları gibi kolayca ulaşmanız gereken şeyleri doldurabiliyorsunuz. Taşıdığınız suyun sözlük anlamında da "göz önünde" olmasının avantajı büyük. Bu sayede hem kalan su miktarını ve buna bağlı olarak tükettiğiniz miktarı kontrol altında tutabiliyorsunuz, hem de görsel temas olduğu için "su içme" ritüeli aklınıza yer ediyor. Öte yandan denge sorunu yaşayabileceğiniz tipte engebeli bir arazide koşarken ellerinizin dolu olması, alışana kadar rahatsızlık hissi yaratabiliyor. Herhangi bir su kaynağında kolay ve hızlı şekilde su doldurabiliyorsunuz. Aşırı soğuk veya sıcak hava şartlarında taşıdığınız suyun ısı kontrolü bu tip mataralarda ne yazık ki kolay değil. İzole edilmiş ürünler olsa da dış hava ile doğrudan temas halinde olduğu için içindeki suyu kolay ısıtan veya soğutan sistemlerden bahsediyoruz. Artı yönleri - Ucuz satış fiyatı - Görsel temas ile su miktarı kontrolü - Kolay ve hızlı dolum Eksi yönleri - Denge sorunuI - Isı yalıtımı - Su sesi gürültüsü BEL ÇANTASI MATARALARI Belde Matara Taşıma Çözümü Bunlar da aslında elde taşınan mataraların bele takılabilecek şekilde çantalar içine yerleştirilmiş halleri denebilir. Kullanılan şişeler kapasite, yapı ve malzeme olarak hemen hemen elde taşınanlar ile aynı. Tek fark, bu mataraların kemerli bel çantalarına özel gözler içine yerleştirilmeleri. Çanta üzerinde çeşitli boy ve hacimlerde cepler de bulunabiliyor. Taşınan suyun yükü el ve kollara değil doğrudan koşucunun vücuduna biniyor. Bu sayede bel çantalarında daha çok malzemeyi rahatlıkla taşıyabiliyorsunuz. Hatta bazı çantaların dış yüzeyinde bulunan "perlon" denan elastik kayışlara harita, yağmurluk, ceket gibi malzemeleri de sıkıştırabiliyorsunuz. El mataralarına göre özel ısı yalıtımları daha başarılı olabiliyor, şişelerin girdiği ceplerdebu amaçla izolasyon katmanları kullanılabiliyor. Artı yönleri - Ağırlığı el ve kollara taşıtmaması - Ek cepler ve perlonlarla gelen hacim artışı Eksi Yönleri - Yüksek fiyatları - Koşarken sallantı yapması SIRTTA TAŞINAN SU ÇANTALARI Su Çantasına En Basit Örnek Bunlar aslında sifon denen özel su torbalarının taşındığı küçük ve hafif sırt çantaları. Sifon denen parça, yumuşak plastikten imal edilen, ucunda boru ile özel su içme musluğu bulunan bir torba. 2,5lt ye kadar kapasitelerde üretiliyor, en çok tercih edilenleri 1,5 ve 2lt lik olanları. Artık çoğu performans sırt çantasında da bu tip sifonlar için yer bulunuyor. Bu noktada bir uyarı yapmak lazım, bazı markaların bazı modellerinde satış fiyatı içinde sifon bulunmayabiliyor, çantayı aldıktan sonra su torbasını ayrıca satın almanız gerekebiliyor, sifonlar da çok ucuz parçalar değil, aman hesap yaparken bu ayrıntıyı atlamayalım. Vidalı Kapaklı Sifon Sifonların su doldurma ağızları da çeşitli şekillerde kilitleniyor, vidalı kapaklar olduğu gibi ağzı komple açılan ve katlanıp sıkıştırılarak kapatılan sifonlar da bulmak mümkün. Kullanım şartlarınıza göre ağzının nasıl kapatıldığına bakmak da önemli. Hızlı bir yarışta su torbasının kapanma detayı ile boğuşmak gereksiz zaman kayıplarına yol açabilir. Veya su torbası çantanın ana hacmi içinde ise ve torbaya ulaşmak için çantanın ana fermuarını açıp dışarı çıkartmanız gerekiyorsa, bu işlem yarış esnasında hele dolu bir çantada epey sıkıntı olacaktır. Çantaların içinde yer alan sifonların boruları özel bir yarıktan dışarı çıkıyor, askı kayışı üzerine yerleştirilerek ucu gene askı kayışına bağlanıyor. Su içmek için hortumun ucunu ağzınıza sokup, özel musluğun ucundaki tıpayı dişlerinizle çekmeniz lazım. Su içikten sonra da tıpayı tekrar geri itiyorsunuz. Alışınca kolay bir yöntem. Katlanarak Kapatılan Sifon Su torbalarını doldurduktan sonra üst kısımda ister istemez bir hava boşluğu kalıyor. Bu havayı boşaltmazsanız attığınız her adımda çalkalanan suyun sesini duyuyorsunuz. Yorgun bir anda ve son derece sessiz bir doğada bu su sesi tahmin edemeyeceğiniz derecede sinir bozucu olabiliyor. Ya da bu durum sizi pek rahatsız etmese de yanınızdaki arkadaşınız için çıldırtıcı boyutta olabilir. Bunu engellemenin en basit yolu, suyu doldurduktan sonra torbanın ağzını kapatıp, tepetaklak edip kalan havanın tümü dışarı atılana kadar suyu emmek. Bundan sonra musluğu kapatıp torbayı normal konumunda çantaya yerleştirirseniz son damlasına kadar boşalsa da ses çıkarmayan bir sifon ile koşabiliyorsunuz. Aynen bel çantalarında olduğu gibi su çantalarının da cepleri hacim açısından kolaylıklar sağlıyor. Dikkat edilmesi gereken bir konu da çantaların sırta iyi oturması. Çantada ne kadar su kaldığını ancak tahmin veya ağırlık hissi ile ölçebiliyorsunuz. Bu da kısıtlı su erişimi olan yarışlarda sıvı tüketimi kontrolü açısından dert yaratabilir. Bu işin önde giden markalarından Camelbak bu sorun için minik bir su sayacı geliştirmiş, içtiği suyun miktarını hassas ölçmek isteyenler için çözüm olabilir... Artı yönleri - Su taşıma kapasiteri - Ek hacimler - Ellerin boşta kalması - Yükün vücuda dengeli dağılımı Eksi Yönleri - Pahallı fiyat - Doldurma süresi - Kalan su miktarı kontrolü zorluğu - Sırtı terletmesi Bu klasik yöntemlerden türetilen karma çözümler de mevcut. Mesela el tipi veya bel çantası tipi mataraları sırt çantalarının askı kayışlarına sabitlemek mümkün. Hatta özel pipet sistemleri ile şişeleri bu ceplerden çıkartmadan da su içebiliyorsunuz. Askı Kayışında Pipetli Mataralar Veya su torbasını bel çantası içine yayan ve yükü bel hizasında taşıtan modeller de var. Yelek gibi giyilen su torbaları da tasarlanmış. Veya bel kayışlarında matara gözü olan sırt çantaları da var. Neredeyse Yelek Sayılabilecek Bir Çanta Sanırım en doğru yol, yapılacak koşunun karakterine göre seçim yapmak, hatta fırsat varsa tüm yöntemleri denemek ve kendimize en yakın olanı benimsemek. Aynı yarışta bile farklı yöntemleri tercih eden koşucular görüyoruz. Bütün bunların ortak noktası, su olmadan "hiç bir bir yere varılamayacağı"
Taşıma Su İle Değirmen Dönmez Atasözü İle İlgili Kompozisyon Taşıma su ile değirmen dönmez atasözü insanların kendilerine ait sürekli gelir getiren bir işlerinin ya da kaynaklarının olmaması halinde başkalarının yardımları ya da verdikleri ile uzun süre geçimlerini sağlayamayacakları anlamına gelmektedir . Hazıra dağlar dayanmaz diye bir atasözümüz vardır. Mesela bir kişiye babadan ya da dededen büyük bir miras kalsa , kişi bu miras ile bir is kurup üretim yapmadığı sürece kısa zamanda elindeki para ne kadar çok olursa olsun bitecektir. Çünkü bu kişi sürekli tüketmekte hiç üretmemektedir . Başka bir sorun da şudur Bazı insanlar çalışmak yerine hep birilerinden ya da devletten gelen yardımlarla hayatını devam ettirmeye çalışır. Böylesi insanlar da hata yapmaktadır. Çünkü atalarımız " elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz " demişlerdir. Yani başkalarının yardımı er geç kesilir. Kişi kendi imkanlarını kendi oluşturmalıdır. Başkalarına muhtaç olmamak için, acaba kimden ne yardım gelecek umuduyla yaşamamak için, elimiz ayağımız tuttuğu sürece kendi kazancımızı kendimiz sağlamalıyız.
taşıma su ile değirmen dönmez atasözü ile ilgili kompozisyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster taşıma su ile değirmen dönmez atasözü ile ilgili kompozisyon etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster Taşıma Su İle Değirmen Dönmez Atasözü İle İlgili Kompozisyon Taşıma su ile değirmen dönmez atasözü insanların kendilerine ait sürekli gelir getiren bir işlerinin ya da kaynaklarının olmaması halinde başkalarının yardımları ya da verdikleri ile uzun süre geçimlerini sağlayamayacakları anlamına gelmektedir . Hazıra dağlar dayanmaz diye bir atasözümüz vardır. Mesela bir kişiye babadan ya da dededen büyük bir miras kalsa , kişi bu miras ile bir is kurup üretim yapmadığı sürece kısa zamanda elindeki para ne kadar çok olursa olsun bitecektir. Çünkü bu kişi sürekli tüketmekte hiç üretmemektedir . Başka bir sorun da şudur Bazı insanlar çalışmak yerine hep birilerinden ya da devletten gelen yardımlarla hayatını devam ettirmeye çalışır. Böylesi insanlar da hata yapmaktadır. Çünkü atalarımız " elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz " demişlerdir. Yani başkalarının yardımı er geç kesilir. Kişi kendi imkanlarını kendi oluşturmalıdır. Başkalarına muhtaç olmamak için, acaba kimden ne yardım gelecek umuduyla yaşamamak için, elimiz ayağımız tuttuğu sürece kendi kazancımızı kendimiz sağlamalıyız.
taşıma su ile değirmen kompozisyon