CUMA SURESİ: 1. Ayet : Yesebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl'ardıl elmelikilkuddusil-'aziyzilhakiymi. Anlamı : Göklerdeki ve yerdeki her şey, mülkün sahibi, mukaddes, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ı tespih eder. 2.
Cum'a Suresi 6. Ayetinin Tefsiri: Yahudiler kendilerini Allah’ın oğulları ve O’nu fazla seveni dostları olduklarını bahis ediyorlardı. (bk. Mâide 5/18) Allah Teâlâ, “samimi iseniz ölümü temenni edin” buyruğuyla onların bu iddialarını yalanladı. Onlar o kadar zulümler işlemiş, öyle haksızlıklar yapmışlardır
Cuma suresi Medine döneminde inmiştir. Surede Cuma Namazı ile ilgili bazı hükümler yer almaktadır. Cuma Suresinin Anlamı Faziletleri ve Okunuşu ile ilgili detayları sayfamızda derledik. Cuma Suresi adını 9. ayette geçen “elCumu’a” kelimesinden almıştır. Cuma Suresinin Arapça Türkçe Okunuşu Bismillahirrahmanirrahim 1. Yesebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl
Yücе Allah, cuma surеsi 9 10 11 ayеtlеrindе ‘Cuma günü namaza çağırıldığı zaman, hеmеn Allah’ı anmaya koşun vе alış vеrişi bırakın’ buyurmuştur. Cuma sürеsi 9 10 11 ayеtlеri Müslümanlar için cuma namazının önеmini anlatır. Cuma surеsi 9 10 11 ayеtlеrindе başlıca, Cuma namazının önеmi, Hz.
FelakSuresi ve Nas Suresi Sesli Dinle Meali Tefsir ve Fazileti Oku
Yazımızda sizler için Cuma suresinin Arapça, Türkçe okunuşunu, anlamını, okumanın faziletini ve tefsirini hazırladık. Yazının devamında Cuma suresi hakkında nerede inmiştir, konusu nedir, ne anlatıyor, nuzül sebebi nedir gibi soruların cevabı mevcuttur. Cuma suresi Medine’de inmiştir. 11 âyettir.
xusz. Cuma Suresi Kuran-ı Kerim’in 62. suresidir. Medine döneminde inmiştir. Cuma Suresi Arapça-Türkçe okunuşu ve Diyanet Türkçe Meali ve FaziletiCuma suresinin anlamı nedir, Cuma’ ne demek? Cuma isminin anlamı ve kökeni nedir? Cuma günü cuma suresi kaç kere okunur? Cuma Suresinin diğer adı nedir? Cuma suresinin konusu nedir, neden bahsetmektedir? Cuma suresini okumanın faziletleri nelerdir? Cuma Suresi neden indirilmiştir? Cuma Suresinin özellikleri nelerdir? Cuma Suresi ne zaman ve niçin okunur? İşte Cuma suresi okumanın fazilet ve faydaları…Cum’a Suresi, Medine döneminde inmiştir. 11 âyettir. Sûre, adını 9. âyette geçen “el-Cumu’a” kelimesinden Sure Cuma Suresi Hakkında BilgiCum’a Suresi; Kuran-ı Kerim’in 62. sûresidir. 11 ayetten oluşur. Mekke’de inmiştir. Sûre, cuma namazından söz ettiği için bu adla bilinir. Sûrenin 9. ayeti şöyledir “İnananlar, cuma günü namaz için çağrıldığımız zaman Allah’ı anlamaya koşun ve alışverişi bırakın. Bilmiş olun ki, bu size alışverişten daha hayırlıdır.”Cuma Günü ile ilgili HadislerCumartesi günleri yahûdîlere, Pazar günleri hıristiyanlara verildiği gibi, Cumâ günü, müslümanlara verildi. Bugün, müslümanlara hayır, bereket, iyilik vardır. Hadîs-i şerîf-Rıyâdün-NâsihînGüneş, Cumâ gününden daha iyi bir gün üzerine doğmaz. Âdem aleyhisselâm Cumâ günü yaratıldı. Cumâ günü Cennet’e girdi. Cumâ günü Cennet’ten çıktı. Kıyâmet Cumâ günü kopar. Hadîs-i şerîf-Sahîh-i MüslimCumâ günü gusl edip, namaz için câmiye gidip nâfile namaz kılan ve imâm hutbeden ininceye kadar sessizce oturup, sonra imâmla berâber Cumâ namazını kılanın, bir hafta sonraki Cumâya üç gün daha ekleyerek olan gün miktârı işlediği günâhları af ve mağfiret olunur. Hadîs-i şerîf-Sahîh-i MüslimCumâ günü gusül abdesti alınız. Her akşam abdestli olarak yatınız! Her hâlinizde Allahü teâlâyı hatırlayınız, anınız. Ebû Ali DekkâkCumâ günleri duânın kabûl olunacağı bir zaman vardır. Bu zaman, hutbe ile, Cumâ namazı içindedir diyenler çoktur. Hutbe dinlerken duâ kalbden olur. Ses çıkarmak câiz değildir. Bu zaman, her şehir için başkadır. Cumâ günü, gecesinden daha kıymetlidir. Gecesinde veya gündüzünde Kehf sûresini okumak çok sevâbdır. Senâullah Pâni-pütîCuma Suresi Fazileti Resulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur “Her kim Cum’a suresini okursa, Allah Teala o kimseye, cuma namazı kılmak için köyden şehre gidenlerin ve gitmeyenlerin sayısının on mislisi kadar sevap yazar.” Sa’lebi, el-Keşf ve’l-Beyan, 6/181“Sure-i Cuma’yı okumayı adet haline getiren kimseye, müslüman memleketlerinde Cuma namazına gelen ve gelmeyen kimselerin adedi karşılığındaki onar sevap verilir.”Bir kimse, Cuma Suresini fırsat buldukça okumaya devam ederse, şeytanın vesvese-sinden kimse aşağıda gelecek ayeti kerimeyi bir sadef üzerine yazdırıp, yazım işini herhangi bir Cuma gününe rastlatsa ve aynı gün zahire ambarı veya eşya deposu gibi servetinin yığılı olduğu yere koysa, o mal veya servet her türlü tehlikeye karşı korunduğu gibi, bereketlenmesine ve hayırlı sonuçlar alınmasına vesile olur. Ayet şudur Zâlike fadlüllâhi yü’tîhi men yeşâ’, vellâhü zül fadlil azıymArası bozuk eşler 5 defa okursa aralarındaki soğukluk açılması ve hayırlı evlilik için 18 defa اللهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِِCuma Suresi Arapça, Latin Harfli Okunuşu ve Diyanet Türkçe MealiBismillâhirrahmânirrahîmRahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla…1. يُسَبِّحُ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ الْمَلِكِ الْقُدُّوسِ الْعَزِيزِ الْحَكِيمِ Cuma 1. Ayet Arapça Okunuşu Yüsebbihu lillēhi mē fîssemēvēti vemē fil erdil melikil guddûsil azîzil hakîm. 1. Göklerde ve yerde olanların hepsi; mülkün sahibi, mukaddes, Azîz, Hakîm olan Allah’ı tesbih هُوَ الَّذِي بَعَثَ فِي الْأُمِّيِّينَ رَسُولاً مِّنْهُمْ يَتْلُو عَلَيْهِمْ آيَاتِهِ وَيُزَكِّيهِمْ وَيُعَلِّمُهُمُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَإِن كَانُوا مِن قَبْلُ لَفِي ضَلَالٍ مُّبِينٍ Cuma 2. Ayet Arapça Okunuşu Hüvellezî bease fil ummiyyîne rasûlem-minhum yetlû aleyhim ēyētihî veyüzekkîhim veyuallimuhumul kitēbe vēlhikmete vein kēnû min gablu lefî dalēlim-mubîn. 2. O Allah ki okuma yazma bilmeyen ümmî bir kavmin içinden, onlara Allah’ın âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermiştir. Halbuki onlar daha önceden apaçık bir sapıklık içinde وَآخَرِينَ مِنْهُمْ لَمَّا يَلْحَقُوا بِهِمْ وَهُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ Cuma 3. Ayet Arapça Okunuşu Veâ[k]harîne minhum lemmē yelhagû bihim vehüvel azîzul hakîm. 3. Allah o Peygamber’i ümmî Araplar’dan başka, henüz kendilerine erişip ulaşmamış bulunan diğer bütün insanlara da göndermiştir. O Azîz’dir, hükmünde hikmet ذَلِكَ فَضْلُ اللَّهِ يُؤْتِيهِ مَن يَشَاءُ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ Cuma 4. Ayet Arapça Okunuşu Zēlike fadlullâhi yu’tîhi mey-yeşēu vellâhu zûlfadlil azîm. 4. Bu Allah’ın fazl-u ikramıdır, kime dilerse ona verir. Allah büyük lütuf مَثَلُ الَّذِينَ حُمِّلُوا التَّوْرَاةَ ثُمَّ لَمْ يَحْمِلُوهَا كَمَثَلِ الْحِمَارِ يَحْمِلُ أَسْفَاراً بِئْسَ مَثَلُ الْقَوْمِ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِ اللَّهِ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ Cuma 5. Ayet Arapça Okunuşu Meselullezîne hummilût-tevrâte sümme lem yehmilûhē kemeselil himēri yehmilu esfēram-bi’se meselul gavmillezîne kezzebû biēyētillēhi vellâhu lē yehdil gavmez-zâlimîn. 5. Kendilerine Tevrat yükletildiği halde, onu taşımayanların onunla amel etmeyenlerin durumu, koca koca kitaplar taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah zâlimler gürûhunu hidayete قُلْ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ هَادُوا إِن زَعَمْتُمْ أَنَّكُمْ أَوْلِيَاء لِلَّهِ مِن دُونِ النَّاسِ فَتَمَنَّوُا الْمَوْتَ إِن كُنتُمْ صَادِقِينَ Cuma 6. Ayet Arapça Okunuşu Gul yē eyyuhellezîne hēdû in zeamtum enneküm evliyēe lillēhi min dûnin-nēsi fetemennevûlmevte in küntüm sâdigîn. 6. De ki “Ey yahudiler! Bütün insanları bir yana bırakarak, yalnız kendinizin Allah’ın dostları olduğunuzu iddiâ ediyorsanız ve bu iddiânızda samimi iseniz, ölümü temenni ediniz.”7. وَلَا يَتَمَنَّوْنَهُ أَبَداً بِمَا قَدَّمَتْ أَيْدِيهِمْ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ Cuma 7. Ayet Arapça Okunuşu Velē yetemennevnehû ebedem-bimē gaddemet eydîhim vellâhu alîmum-bizzâlimîn. 7. Fakat onlar elleriyle önden gönderdiklerinden yaptıklarından dolayı ölümü aslâ temenni etmezler. Allah zâlimleri çok iyi قُلْ إِنَّ الْمَوْتَ الَّذِي تَفِرُّونَ مِنْهُ فَإِنَّهُ مُلَاقِيكُمْ ثُمَّ تُرَدُّونَ إِلَى عَالِمِ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ فَيُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ Cuma 8. Ayet Arapça Okunuşu Gul innel mevtellezî tefirrûne minhu feinnehû mulēgîküm sümme turaddûne ilē âlimil ğaybi vēşşehēdeti feyunebbiuküm bimē küntüm teğmelûn. 8. De ki “Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm muhakkak sizi bulacaktır. Sonra görünmeyeni ve görüneni bilen Allah’a döndürüleceksiniz. O size yaptıklarınızı haber verecektir.”9. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نُودِي لِلصَّلَاةِ مِن يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا إِلَى ذِكْرِ اللَّهِ وَذَرُوا الْبَيْعَ ذَلِكُمْ خَيْرٌ لَّكُمْ إِن كُنتُمْ تَعْلَمُونَ Cuma 9. Ayet Arapça Okunuşu Yē eyyuhellezîne ēmenû izē nûdî lissalēti miy-yevmil cumuati fēs’av ilē zikrillâhi vezerûlbeya zâliküm [k]hayrul leküm in küntüm teğlemûn. 9. Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman hemen Allah’ı zikretmeye koşun. Alış-verişi işi-gücü bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha فَإِذَا قُضِيَتِ الصَّلَاةُ فَانتَشِرُوا فِي الْأَرْضِ وَابْتَغُوا مِن فَضْلِ اللَّهِ وَاذْكُرُوا اللَّهَ كَثِيراً لَّعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ Cuma 10. Ayet Arapça Okunuşu Feizē gudiyetissalētu fēnteşirû fil erdi vēbteğû min fadlillâhi vēzkürûllâhe kesîral lealleküm tuflihûn. 10. Namaz kılındıktan sonra yeryüzüne dağılın, Allah’ın fazlından nasibinizi arayın. Allah’ı çok zikredin ki kurtuluşa وَإِذَا رَأَوْا تِجَارَةً أَوْ لَهْواً انفَضُّوا إِلَيْهَا وَتَرَكُوكَ قَائِماً قُلْ مَا عِندَ اللَّهِ خَيْرٌ مِّنَ اللَّهْوِ وَمِنَ التِّجَارَةِ وَاللَّهُ خَيْرُ الرَّازِقِينَ Cuma 11. Ayet Arapça Okunuşu Veizē raev ticēraten ev lehveninfeddû ileyhē veterakûke gâimen gul mē indellâhi [k]hayrum-minel-lehvi veminetticērati veallâhu [k]hayrur-râzigîn. 11. Onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp oraya yönelirler ve seni ayakta bırakırlar. De ki Allah’ın nezdinde bulunan, eğlenceden de ticaretten de hayırlıdır. Allah rızık verenlerin en Kerim Tüm Sureler Sıralı ListesiKuran-ı Kerim Hakkında BilgiKur’ân-ı Kerim Nüzul İniş Sırasına göre SurelerCuma Suresi 9-10-11. AyetleriNahl Suresi 90. Ayet TefsiriFatır Suresi 1. Ayet TefsiriFâtır Suresi 29 ve 30. AyetleriFatiha SuresiBakara SuresiYasin suresiKısa Namaz Sureleri
Giriş Tarihi 1415 Son Güncelleme 1415 Kur’ân-ı Kerîm’in altmış ikinci suresidir. Muhtemelen Medine döneminde Hicretin 1. yılında nazil olmuştur. 11 ayetten oluşan sure adını dokuzuncu ayette yer alan ’elCumu’a’’ kelimesinden almıştır. Surede temel olarak, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in peygamber olarak gönderilişi ve Yahudilerin Allah’ın dininden yan çizmeleri anlatılmıştır. Cuma namazı ile ilgili bazı hükümlerde konu edilmiştir. Cuma Suresi okumanın faziletleri ile ilgili bazı kaynaklarda önemli bilgiler bulunur. İşte Cuma Suresi Arapça Türkçe okunuşu, anlamı, meali ve fazileti! Cuma Suresi, Kur'ân-ı Kerîm'in altmış ikinci suresidir. İniş sırasına göre ise yüz onuncu suredir. Medine döneminde nazil olmuş ve 11 ayetten oluşmuştur. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'in peygamber olarak gönderilişi, Yahudilerin Allah'ın dininden yan çizmeleri ve Cuma namazı ile ilgili bazı hükümler anlatılmıştır. Cuma Suresi okumanın faziletleri hakkında önemli bilgiler de yer almaktadır. Cuma Suresi Arapça Türkçe okunuşu, anlamı, meali ve fazileti hakkında ayrıntılı bilgileri aşağıda görebilirsiniz. Cuma Suresi Konusu Esma-i Hüsnadan dört ismin yer aldığı bir tesbih ifadesi ile başlamaktadır. Hz. Peygamberin gönderilişi ile ilgili önemli bilgiler verilmiştir. Cuma namazı hakkında bazı hükümler anlatışmış, Yahudilerin bazı bencilce iddiaları eleştirilmiştir. Cuma Suresi Türkçe okunuşuna aşağıdan ulaşabilirsiniz. Cuma Suresi Arapça Okunuşu Bismillâhirrahmânirrahîm 1-Yesebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl'ardıl elmelikilkuddusil-'aziyzilhakiymi 2-Huvelleziy be'ase fiyl'ummiyyiyne resulen minhum yetlu 'aleyhim ayatihi ve yuzekkiyhim ve yu'allimuhumulkitabe velhıkmete ve inkanu min kablu lefiy dalalin mubiynin 3-Ve ahariyne minhum lemma yelhaku bihim ve huvel'aziyzulhakiymu 4-Zalike fadlullahi yu'tiyhi men yeşa'u vallahu zulfadlil'azıymi 5-Meselulleziyne hummiluttevrate summe lem yahmiluha kemeselilhımari yahmilu esfaren bi'se meselulkavmilleziyne kezzebu biayatillahi vallahu la yehdiylkavmezzalimiyne 6-Kul ya eyyuhelleziyne hadu in ze'amtum ennekum evliyau lillahi min duninnasi fetemennevulmevte in kuntum sadikıyne 7-Ve la yetemennevnehu ebeden bima kaddemet eydiyhim vallahu 'aliymun bizzalimiyne 8-Kul innelmevtelleziy tefirrune minhu feinnehu mulakıykum summe tureddune ila 'alimilğaybi veşşehadeti feyunebiiukum bima kuntum ta'melune 9-Ya eyyuhelleziyne amenu iza nudiye lissalati min yevmilcumu'ati fes'av ila zikrillahi ve zerulbey'a zalikum hayrun lekum in kuntum ta'lemune 10-Feiza kudıyetissalatu fenteşiru fiyl'ardı vebteğu min fadlillahi vezkurullahe kesiyren le'allekum tuflihune 11-Ve iza reev ticareten ev lehveninfaddu ileyha ve terekuke kaimen kul ma 'ındallahi hayrun millehvi ve minetticareti vallahu hayrurrazikıyne Cuma Suresi Türkçe Meali Rahman Rahim olan Allah'ın adıyla 1- Göklerde ve yerde olanların tümü, Melik; Kuddüs; Aziz; Hakim olan Allah'ı tesbih eder. 2- O, ümmîler içinde, kendilerinden olan ve onlara ayetlerini okuyan, onları arındırıp-temizleyen ve onlara kitap ve hikmeti öğreten bir elçi gönderendir. Oysa onlar, bundan önce gerçekten açıkça bir sapıklık içinde idiler. 3- Ve henüz kendilerine ulaşıp-katılmamış olan diğerlerine de peygamber gönderilmiştir; O Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir. 4- Bu, Allah'ın dilediğine verdiği fazl lütuf ve ihsanıdır. Allah, büyük fazl sahibidir. 5- Kendilerine Tevrat yükletilip de sonra onu içindeki derin anlamları, hikmet ve hükümleriyle gereği gibi yüklenmemiş olanların durumu, koskoca kitap yükü taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlayan kavmin durumu ne kötüdür. Allah, zalim bir kavmi hidayete erdirmez. 6- De ki "Ey Yahudi olanlar, eğer siz, bütün insanlardan ayrı olarak yalnızca sizlerin gerçekten Allah'ın velileri dost ve sevgili kulları olduğunuzu öne sürüyorsanız, şu halde ölümü temenni edin; eğer doğru sözlü iseniz bunu çekinmeden yapın." 7- Oysa onlar, ellerinin öne takdim ettikleri dolayısıyla bunu hiçbir zaman temenni edemezler. Allah, zalimleri bilendir. 8- De ki "Elbette sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, şüphesiz sizinle karşılaşıp-buluşacaktır. Sonra gaybı da, müşahede edilebileni de bilen Allaha döndürüleceksiniz; O da size yaptıklarınızı haber verecektir." 9- Ey iman edenler, cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. 10- Artık namazı kılınca, yeryüzünde dağılın. Allah'ın fazlını isteyip-arayın ve Allah'ı çokça zikredin; umulur ki felaha kurtuluşa ve umduklarınıza kavuşmuş olursunuz. 11- Oysa onlar kendilerini tümüyle Allah'a ve İslam'a teslim etmeyenler bir ticaret ya da bir eğlence gördükleri zaman, hemen ona sökün ettiler ve seni ayakta bıraktılar. De ki "Allah'ın Katında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır." Cuma Suresi Faziletleri Cuma Suresi fazileti ile ilgili bazı kaynaklarda şu bilgiler yer almştır; "Cuma Suresini okuyan kişiye, Müslüman şehirlerden bir şehirde Cuma Namazına gelen ve gelmeyenlerin sayısınca on sevap verilir." "Cuma Suresini okuyan kişiye, Müslüman şehirlerden bir şehirde Cuma Namazına gelen ve gelmeyenlerin sayısınca on sevap verilir." Ezberlemek İsteyenler İçin Diğer Sureler Şöyle; Ayetel Kürsi Yasin Suresi İnşirah Suresi İhlas Suresi Fatiha Suresi Felak ve Nas Suresi Fetih Suresi Bakara Suresi Mülk Suresi
Meal Ayet Arapça يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اِذَا نُودِيَ لِلصَّلٰوةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِ وَذَرُوا الْبَيْعَۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ Türkçe Okunuşu * Yâ eyyuhâ-lleżîne âmenû iżâ nûdiye lissalâti min yevmi-lcumu’ati fes’ev ilâ żikriAllâhi ve żerû-lbey’at żâlikum ḣayrun lekum in kuntum ta’lemûne 1. Ömer Çelik Meali Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğunda hemen Allah’ı anmaya koşun; işi, alış verişi bırakın! Eğer bilirseniz sizin için hayırlı olan budur. 2. Diyanet Vakfı Meali Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı ezan okunduğu zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır. 3. Diyanet İşleri Eski Meali Ey inananlar! Cuma günü namaz için ezan okunduğu zaman Allah'ı anmaya koşun; alım satımı bırakın; bilseniz, bu sizin için daha iyidir. 4. Diyanet İşleri Yeni Meali Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. 5. Elmalılı Hamdi Yazır Meali Ey inananlar! Cuma günü namaz için çağrıldığınız zaman, Allah'ı anmaya koşun, alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. 6. Elmalılı Meali Orjinal Meali Ey o bütün iyman edenler! Cum'a günü namaz için nida olunduğunda hemen Allahın zikrine koşun ve alım satımı bırakın, o sizin için daha hayırlıdır, eğer bilirseniz 7. Hasan Basri Çantay Meali Ey îman edenler, cum'a günü namaz için çağrıldığı nız zaman hemen Allâhı zikretmiye gidin. Alış verişi bırakın. Bu, bilirseniz, sizin için çok hayırlıdır. 8. Hayrat Neşriyat Meali Ey îmân edenler! Cum'a günü namaz için seslenildiği ezan okunduğu zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alış-verişi bırakın! Eğer bilirseniz bu sizin için çok hayırlıdır. 9. Ali Fikri Yavuz Meali Ey iman edenler! Cuma günü, namaz için ezan okunduğu zaman hemen Allah'ın zikrine, hutbe dinlemeye ve namaz kılmaya gidin; alışverişi bırakın. Bu hutbe dinlemek ve namaz kılmak, sizin için daha hayırlıdır; eğer bilirseniz... 10. Ömer Nasuhi Bilmen Meali Ey imân etmiş olanlar! Cuma günü namaz için nidâ olunduğu zaman hemen Allah'ın zikrine gidin ve alışverişi bırakın. Bu, eğer bilir kimseler oldu iseniz sizin için çok hayırlıdır. 11. Ümit Şimşek Meali Ey iman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğunda, alışverişi bırakıp Allah'ın zikrine koşun. Bilseniz, bu sizin için daha hayırlıdır. 12. Yusuf Ali English Meali O ye who believe! When the call is proclaimed to prayer on Friday the Day of Assembly, hasten earnestly to the Remembrance of Allah, and leave off business and traffic That is best for you if ye but knew! Sadece meal okumak ile Kur'ân-ı Kerim'in bir çok âyetinin anlaşılması mümkün değildir. Mutlaka bir tefsire başvurulması gerekir. Cum'a Sûresi 9. ayetinin tefsiri için tıklayınız * Türkçe okunuşlarından Kur'an-ı Kerim okumak uygun görülmemektedir. Ayetler Türkçe olarak arandıkları için sitemize eklenmiştir.
© 2022 Nokta Elektronik Medya
Cuma suresi anlamı, Türkçe ve Arapça okunuşu, Diyanet meali ile fazileti vatandaşlar tarafından merak ediliyor. Sûrede başlıca, Hz. Muhammed’in peygamber olarak gönderilişi, Yahudilerin Allah’ın dininden yan çizmeleri ve Cuma namazı ile ilgili bazı hükümler konu edilmektedir. Cuma Suresi anlamı ve meali konusunda araştırma yapan vatandaşlar bir yandan da fazileti hakkında bilgi almak istiyor. Cuma Suresi Oku ve Cuma Suresi Dinle sayfasından Cuma Suresi anlamı, Diyanet Meali, Tefsiri, Türkçe ve Arapça okunuşu yer Suresi KonusuEsmâ-i hüsnâdan dört ismin yer aldığı bir tesbih ifadesiyle başlayan sûrede Hz. Peygamber’in gönderilmesinin hikmetlerine değinilmekte, kendilerine Tevrat verilenlerin bu ilâhî emanetin sorumluluğunu taşıyamadıkları belirtilip yahudilerin bazı bencilce iddiaları eleştirilmekte, cuma namazının müslümanlar açısından taşıdığı önem ve bu ibadetin anlamı üzerinde müfessirlere göre bu sûrede yahudilerin kendileri için övünç konusu yaptıkları şu üç iddia çürütülmüştür a Yalnız kendilerinin kutsal kitap sahibi oldukları ve başka bir toplumun içinden peygamber çıkamayacağı, b Kendilerinin Allah’ın has ve imtiyazlı kulları oldukları, c Allah’ın kendileri için kutsal bir gün cumartesi belirlediği ve müslümanların kutsal kitaplarında ise böyle bir belirleme bulunmadığı bk. Zemahşerî, IV, 97.Cuma Suresi ne demek?Cuma suresi adını 9. âyette geçen 'elCumu’a' kelimesinden Suresi Okunuşu1. Yesebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl'ardıl elmelikilkuddusil-' Yesebbihu lillahi ma fiyssemavati ve ma fiyl'ardıl elmelikilkuddusil-' Huvelleziy be'ase fiyl'ummiyyiyne resulen minhum yetlu 'aleyhim ayatihi ve yuzekkiyhim ve yu'allimuhumulkitabe velhıkmete ve inkanu min kablu lefiy dalalin Ve ahariyne minhum lemma yelhaku bihim ve huvel' Zalike fadlullahi yu'tiyhi men yeşa'u vallahu zulfadlil' Meselulleziyne hummiluttevrate summe lem yahmiluha kemeselilhımari yahmilu esfaren bi'se meselulkavmilleziyne kezzebu biayatillahi vallahu la Kul ya eyyuhelleziyne hadu in ze'amtum ennekum evliyau lillahi min duninnasi fetemennevulmevte in kuntum Ve la yetemennevnehu ebeden bima kaddemet eydiyhim vallahu 'aliymun Kul innelmevtelleziy tefirrune minhu feinnehu mulakıykum summe tureddune ila 'alimilğaybi veşşehadeti feyunebiiukum bima kuntum ta' Ya eyyuhelleziyne amenu iza nudiye lissalati min yevmilcumu'ati fes'av ila zikrillahi ve zerulbey'a zalikum hayrun lekum in kuntum ta' Feiza kudıyetissalatu fenteşiru fiyl'ardı vebteğu min fadlillahi vezkurullahe kesiyren le'allekum Ve iza reev ticareten ev lehveninfaddu ileyha ve terekuke kaimen kul ma 'ındallahi hayrun millehvi ve minetticareti vallahu Suresi Arapça OkunuşuCuma Suresi Diyanet MealiRahmân ve Rahîm olan Allah´ın adıylaGöklerdeki ve yerdeki her şey, mülkün sahibi, mukaddes, mutlak güç sahibi, hüküm ve hikmet sahibi olan Allah'ı tespih eder. O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Halbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. Allah o peygamberi onlardan henüz kendilerine katılmayan başkalarına da göndermiştir. O mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. İşte bu, Allah'ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir. Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerle kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini inkar eden topluluğun hali ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu hidayete erdirmez. De ki "Ey Yahudi akidesini benimseyenler! Bütün insanlar değil de, yalnız kendinizin Allah'ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, bunda da samimi iseniz haydi ölümü isteyin!" Ama onlar, daha evvel yaptıklarından dolayı asla ölümü istemezler. Allah zalimleri hakkıyla bilir. De ki "Sizin kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm var ya, o mutlaka size ulaşacaktır. Sonra gaybı da, görünen âlemi de bilen Allah'a döndürüleceksiniz de, o size yapmakta olduklarınızı haber iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah'ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan nasibinizi arayın. Allah'ı çok zikredin ki kurtuluşa eresiniz.Durum böyle iken onlar bir ticaret veya bir oyun eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona koştular ve seni ayakta bıraktılar. De ki "Allah'ın yanında bulunan, eğlence ve ticaretten daha hayırlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır. Cuma Suresinin Tefsiri ve FaziletiEvrendeki bütün varlıkların Allah’ı tesbih ettiğine ilişkin ifadelerde –önceki sûrenin başında olduğu gibi– yer yer geçmiş zaman fiili kullanılmış; ama Arap dilinde bu zaman kalıbıyla daima geçmişte olup bitme anlamı değil bazan fiilin konusunun gerçekleştiğini kesin biçimde belirtme anlamı kastedildiğinden orada ve benzeri yerlerde bu fiil “tesbih etmektedir” şeklinde çevrilmiştir. Bu ve benzeri âyetlerde ise “tesbih ediyor” veya “tesbih eder” anlamına gelen bir fiil kullanılması, tesbih olgusunun halen devam ettiğine ve böyle sürüp gideceğine özel vurgu yapan bir ifade olarak anlaşılmıştır Râzî, XXX, 2; “tesbîh” hakkında bk. İsrâ 17/44; bu âyette geçen esmâ-i hüsnâdan “melik, kuddûs, azîz ve hakîm”in anlamları için bk. Haşr 59/22-24.Peygamberin temel görevi Allah’ın âyetlerini okuma yani aldığı vahyi olduğu gibi bildirme, insanları arındırma yani ruhen yücelmeleri, davranış güzelliğine erişmeleri ve insana yaraşmayan hallerden kurtulmaları için onları eğitme, tebliğ ve eğitimle yetinmeyip aynı zamanda öğretme ve açıklama kitabı ve hikmeti öğretme şeklinde özetlenmekte, Resûl-i Ekrem’in yalnız ilk muhataplarına değil daha sonra geleceklere de elçi olarak gönderildiği belirtilmekte, peygamber ve vahiy gönderme veya peygamberlik görevi vermenin ilâhî bir lutuf olduğu, bunun da ancak Allah’ın dilemesine bağlı bulunduğu bildirilmektedir. Ümmî kelimesi bu bağlamda, “büyük çoğunluğu okuma yazma bilmeyen Araplar” veya “kendilerine ait ilâhî bir kitabı olmayan topluluk” anlamlarıyla açıklanmıştır peygamberin belirtilen görevleri ve muhatapların daha önce açık bir sapkınlık içinde olmaları hakkında bk. Bakara 2/129, 151; Âl-i İmrân 3/164; “hikmet” hakkında bk. Bakara 2/269; “ümmîler” kelimesinin anlamları hakkında bk. Bakara 2/78; Âl-i İmrân 3/20, 75; “ümmî peygamber” tabiri hakkında bk. Arâf 7/157, 158.3. âyetin “O, ileride onlardan olacak, henüz kendilerine katılmamış bulunan daha başkalarına da gönderilmiştir” şeklinde çevrilen kısmı önceki âyete gramer açısından şu şekillerde bağlanabilmektedir a Ümmîlere ve –henüz kendilerine katılmamış olan– daha başkalarına da gönderilmiş bir elçi, b Ümmîlere ve –henüz kendilerine katılmamış olan– daha başkalarına da Allah’ın âyetlerini okuyan ... bir elçi Şevkânî, V, 259. İbn Âşûr Arap dili kurallarına göre birinci şıkkı doğru bulmaz. Fakat her iki ihtimale göre âyetin mesajı açısından farklı bir sonuç çıkmamaktadır; kendisinin de belirttiği üzere burada amaç, Hz. Muhammed’in peygamberliğinin belirli bir dönem ve belirli bir toplumla sınırlı olmadığını ifade etmektir XXVIII, 210-211. Bu anlamı daraltıcı yorumlar yapılmış olmakla beraber, bunlar sağlam bir delile dayanmamaktadır. Taberî de bu yorumları naklettikten sonra âyetin anlamının genel olduğunu belirtir XXVIII, 95-96.Esasen yahudi telakkisine göre iman esaslarının ayrıca bildirilmesine gerek yoktur; zira her yahudi dünyaya gelişiyle birlikte, Allah’la çeşitli peygamberler ve özellikle Hz. Mûsâ arasında yapılan ilâhî ahde bağlı olmaktadır. Hatta bu sebeple ayrıca bir iman ikrarı ve bunun için gerekli formül uzun süre tesbit edilememiştir. Söz konusu ahid tabii ki öncelikli olarak Allah’ın peygamberleri aracılığıyla bildirdiklerine sahip çıkma, onları gizlememe ve gereğini yerine getirme taahhüdünü içeriyordu bk. Âl-i İmrân 3/81, 187. Ne var ki kendilerine Tevrat yüklenen yani onunla yükümlü tutulan Zemahşerî, IV, 96-97 yahudiler bu sözlerini hatırlamak istemediler. Ama bu yükümlülüğü inkâr da edemedikleri için Tevrat’ın yükü sırtlarında kalmış oldu. Bu yük omuzlarında hissettikleri bir sorumluluk olmaktan çok sırtlarında taşıdıkları bir ağırlık halinde kaldığı için, bu tutumu benimseyenler 5. âyette oldukça ağır bir benzetme yapılarak eleştirilmiştir. Sırtında koca koca kitaplar taşıdığı halde onların sadece maddî ağırlığı altında ezilen ama kendisiyle onların içerikleri arasında bir bağ kurma yeteneğine sahip olmayan merkep benzetmesi, bir mesel somut düşünmeyi ve sonuçlar çıkarmayı kolaylaştıran canlı bir örnek olduğu için kuşkusuz sırf Tevrat’la yükümlü tutulanlara değil benzer tutumu benimseyen bütün ilâhî dinlerin mensuplarına yöneltilmiş bir eleştiri ve uyarı niteliğindedir. Âyetin son cümlesi de bu uyarının genel olduğunu sûresinin 94. âyetinde de yahudilere, şayet Allah katında âhiret yurdunun başka insanlara değil sırf kendilerine ait olduğu iddiasında samimi iseler, ölümü istemeleri çağrısı yapılmış ve 95. âyetinde bunu asla yapamayacakları belirtilmiştir. Bu ifadeden onların âhiret mutluluğunun sırf kendilerinin olacağını iddia ettikleri anlaşılmaktadır. Burada ise âhiretle ilgili kuruntularına değil, bütün insanlar içinde yalnız kendilerinin Allah’ın dostları oldukları iddiasına gönderme yapılmakta, ama kendisinden kaçıp durdukları ölümü asla temenni etmeyecekleri hatırlatılarak bu iddialarında da samimi olmadıklarına dikkat değişik âyetlerinden anlaşıldığına göre ilâhî dinlerin temel iman esasları aynıdır, Hz. Mûsâ’ya bildirilenle Hz. Muhammed’e bildirilen arasında bu açıdan fark yoktur. Halbuki Bakara sûresinin 96. âyetinin tefsiri sırasında belirtildiği üzere Hz. Mûsâ’ya nisbet edilen bugünkü Tevrat’ta âhiret fikri zayıf ve müphem olup ölüm sonrası diriliş ve âhiret hayatıyla ilgili bilgiler ve inanç esasları ancak tarih olarak oldukça geç dönemlere ait kutsal kitap metinlerinde yer tutabilmiştir. Kanaatimizce, birçok çağdaş Kitâb-ı Mukaddes araştırmacısı tarafından kabul edilen mevcut Tevrat’ın, farklı metinlerin bir araya getirilmesi sonucunda oluşturulduğu ve aynı kaynaktan gelmediği yönündeki tesbit de dikkate alındığında, Tevrat’taki bu durum ile yahudilerin kendi yapıp ettikleri yüzünden ölüm sonrasına ait beklentilerinin zayıflamasından söz edilen bir bağlamda Tevrat’la ilgili sorumluluklarının bilincinde davranmadıkları eleştirisine yer verilmesi arasında bir bağ kurularak, yahudilerin Tevrat’ın bu konuya ilişkin içeriğini korumada kusurlu davrandıkları uyarısının yapıldığı sonucuna ulaşılabilir. 5. âyetin “Allah’ın âyetlerini yalan sayan kavmin misali ne kötü!” şeklinde çevrilen son cümlesi de bu kanaati desteklemektedir. Şu var ki bu husus, 5. âyette belirtildiği üzere, yazılı Tevrat ile sınırlıdır ve Yahudilik’te âhiret inancının bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Hatta aksine, konuya ilişkin araştırmalar yahudi tarihi boyunca –ifade ediliş biçimi, içinde yaşanan çağa, coğrafyaya ve kültüre göre farklılıklar taşısa da– öldükten sonra hayatın devam ettiği fikrinin ve âhiret inancının var olduğunu ortaya koymaktadır bu konuda bilgi, özellikle Tora’da Tevrat ölüm sonrası hayatın varlığını gösteren bazı pasaj ve ifadelere dikkat çeken açıklamalar için bk. İsmailTaşpınar, Duvarın Öteki Yüzü / Yahudi Kaynaklarına Göre Yahudilik’te Ahiret İnancı, İstanbul 2003.Bakara sûresindeki çağrı ile burada yapılan çağrı arasındaki ortak nokta ise, ölümü asla istemeyeceklerinin asıl sebebi öteki hayata dönük ümitlerini söndürecek derecede kötü işler yapmış ve âhiret hayatının varlığını bildikleri halde dünya hayatına taparcasına bağlanmış olmalarıdır. Bu son nokta Bakara sûresinin 96. âyetinde, “Yemin olsun ki, onları insanların yaşamaya en düşkünü olarak bulursun” şeklinde, burada 8. âyette de “kendisinden kaçıp durduğunuz ölüm” denerek ifade edilmiştir Tevrat ve Yahudilik hakkında bilgi için bk. Âl-i İmrân 3/3-4; Ömer Faruk Harman, “Tevrat”, İFAV Ans., IV, 363-367; “Yahudilik”, İFAV Ans., IV, 464-470; ölümün mahiyeti hakkında bk. Âl-i İmrân 3/185; nefis-ruh-insan ilişkisi için bk. Nisâ 4/1; İsrâ 17/85.Müslümanların cuma günü yaptıkları haftalık toplu ibadetin önemi üzerinde durulmakta ve Resûlullah döneminde yaşanan bir olay ışığında ibadet ciddiyeti ve mabet âdâbıyla ilgili bir uyarı cuma şeklinde telaffuz edilen “cuma” cumua, cumaa kelimesi, “toplamak, bir araya getirmek” anlamına gelen “cem” kökünden türetilmiş bir isimdir. İslâm’dan önce arûbe” diye anılan bu günün cuma adını almasının sebebi hakkında değişik izahlar bulunmakla beraber, bunların ortak noktası toplantı günü olması özelliğidir. Bu günün önemi ve faziletiyle ilgili birçok hadis bulunmaktadır. Bunlardan ikisinin anlamı şöyledir “Güneşin doğduğu en hayırlı gün cumadır. Âdem o gün yaratılmış, o gün cennete girmiş ve o gün cennetten çıkarılmıştır. Kıyamet de cuma günü kopacaktır” Müslim, “Cuma”, 18; “Cumada öyle bir an vardır ki eğer müslüman bir kul o anı denk getirir Allah’tan iyi bir dilekte bulunursa Allah onu kendisine muhakkak verir” Müslim, “Cuma”, 13-15. Bazı rivayetlere dayanarak müslümanlar cuma gününün kendileri için bir bayram günü olduğunu kabul ederler ve bu güne ayrı bir önem verirler. Cuma hazırlığı çerçevesinde sünnet olan işlerin başında boy abdesti almak gelir; hatta bu, bazı âlimlere göre günü öğle vaktinde öğle namazı yerine kılınan namaza cuma namazı denir. Belli şartların varlığı halinde cuma namazının farz olduğu hususunda icmâ vardır. Cuma namazının tarihçesi hicret öncesine uzanır. Peygamberliğin 11. yılı m. 620 hac mevsiminde gerçekleşen ilk Akabe görüşmesi sonucunda Yesribli Medineli altı kişinin müslüman olmasını takiben bu şehirde İslâmiyet yayılmaya başlamış, hatta ertesi yıl yapılan Birinci Akabe Biatı’nın ardından Resûl-i Ekrem Medineliler’e İslâm dini hakkında bilgi vermesi ve Kur’an öğretmesi için Musab b. Umeyr’i görevli olarak göndermişti. İşte kaynaklar anılan bu ilk görüşmede Hz. Peygamber’e ilk olumlu cevabı veren ve peygamberliğin 13. yılında m. 622 yapılan İkinci Akabe Biatı’nda kendi aile çevrelerindeki İslâmî gelişmeleri takiple görevli on iki kabile sorumlusuna başkan nakîbü’nnukabâ seçilen Esad b. Zürâre’nin Medine yakınlarında cuma namazı kıldırdığını kaydetmektedir. Bazı rivayetlerde Musab b. Umeyr’in de bu dönemde Medine’de cuma namazı kıldırdığı belirtilir. Hz. Peygamber’in ilk defa cuma namazı kıldırması ise hicret esnasında olmuştur. Şöyle ki, Resûlullah Medine’ye bir saat mesafede bulunan Kuba’ya varınca orada konaklamış ve pazartesiden perşembeye kadar ashabı ile beraber çalışarak İslâm’ın ilk mescidini inşa etmiştir. Cuma günü buradan hareket edip Medine yakınlarında Rânûnâ vadisine ulaştığında buradaki Sâlim b. Avf kabilesine misafir olmuş ve o sırada cuma vakti girdiğinden anılan vadideki namazgâhta cuma namazını kıldırmıştır. Günümüzde, bu yerde inşa edilmiş ve Mescid-i Cuma adıyla anılan küçük bir cami bulunmaktadır. O tarihten sonra toplu cuma ibadeti düzenli bir farîza olarak ifa edilmekle beraber konumuz olan âyetlerle bu ibadetin önemi pekiştirilmiş ve –aşağıda açıklanacağı üzere– bir olaydan hareketle hem bu namazın cemaat olarak yerine getirilmesi gereği hem de bu sırada dikkat edilecek bazı hususlarla ilgili mesajlar âyetteki özel vurgunun yanı sıra Resûlullah’ın birçok hadisinden cuma namazının diğer namazlardan daha güçlü bir farîza olduğu anlaşılmaktadır. Bunlardan biri meâlen şöyledir “Her kim önemsemediği için üç cumayı terk ederse, Allah onun kalbini mühürler” Ebû Dâvûd, “Salât”, 210; Tirmizî, “Cuma”, 7. Hürriyeti kısıtlanmamış, yolculuk halinde olmayan ve geçerli mazereti bulunmayan müslüman erkeklere cuma namazı farzdır. Hastalık, camiye gidemeyecek ölçüde yaşlılık, hasta bakıcılık, hava ve yol durumunun sağlığa zarar verecek ölçüde olumsuz olması, can ve mal güvenliğinin tehlikeye girmesi cuma namazına gitmemeyi meşru kılan mazeretlerdir. Yine fakihlerin birçoğuna göre camiye götürecek kimsesi bulunsa bile âmâya cuma namazı farz değildir. Kendilerine cuma namazı farz olmayan kadınlar ve geçerli mazereti bulunan erkekler camiye gidip bu namazı kıldıkları takdirde ayrıca öğle namazı kılmaları gerekmez. Cuma namazının geçerli olabilmesi için ileri sürülen şartlar özetle şunlardır 1. Cuma kılınacak yerin şehir veya şehrin civarında bir yerleşim birimi olması, 2. Caminin belli özellikler taşıması, 3. Namazın devlet başkanı veya devlet otoritesinin izin verdiği bir imam tarafından kıldırılması, 4. Belirli sayıda cemaat bulunması, 5. Muayyen vakitte kılınması, 6. Hutbe okunması. Bu namazın müslümanların hayatında özel bir öneme sahip olması sebebiyle ve konuya ilişkin uygulamaların da etkisiyle müctehidler belirtilen hususlarda bazı şartlar ileri sürmüşlerse de zamanla bu görüş ayrılıklarının söz konusu ictihatların asıl amacı dışına çıkarılarak derinleştirildiği bir gerçektir. Esasen vakit ve hutbe şartı ile ilgili önemli bir ihtilaf bulunmamaktadır Cuma namazının vakti –Hanbelîler’in dışındaki– üç mezhebe göre öğle namazının vaktiyle aynıdır; hutbenin şart olduğunda ise görüş birliği vardır. Diğer şartlara gelince, bunlarla ilgili görüşlerin delilleri ve amaçları dikkate alındığında, küçük veya büyük bir yerleşim biriminde bulunan müslümanların cemaatte belirli bir sayı aranmaksızın ve arkasında namaz kılmaya razı olunan bir imam bulunduğunda cuma namazını kılmalarının gerekli olduğu sonucuna ibadetinin önemine ilişkin delillere konu olan asıl namazın iki rekat olduğu hususunda İslâm âlimleri arasında görüş birliği vardır. Buna cuma namazının farzı denmektedir. Bu namazı kıldırırken imam, öğle namazından farklı olarak Fâtiha’yı ve zamm-ı sûreyi sesli okur. Resûl-i Ekrem’in cuma günü öğle vaktinde gerek hutbeden önce gerekse anılan iki rekat farz namazdan sonra bir miktar nafile namaz kıldığı bilinmektedir. Fakat rekat sayıları hakkında farklı rivayetler bulunduğu için bu konuda mezhepler de farklı değerlendirmeler yapmışlardır. Hanefî mezhebince benimsenen uygulama şudur Hutbeden önce dört rekat, farzdan sonra da Ebû Hanîfe’ye göre dört rekat, Ebû Yûsuf ve Muhammed b. Hasan’a göre biri dört diğeri iki olmak üzere toplam altı rekat sünnet kılınır. Yukarıda değinilen sıhhat şartlarındaki eksiklik veya eksiklikler sebebiyle kılınan cuma namazının geçerli olmayabileceği ihtimalinden hareketle bazı yerlerde “zuhr-i âhir” adıyla kılınan dört rekatlık namazın sünnette ve sahâbe tatbikatında bir dayanağı namazı beş vakte ilâve bir namaz olmayıp cuma günlerinde –yükümlüleri açısından– öğle vaktinin ibadetidir. Bütün İslâm âlimlerine göre, namazla yükümlü olmakla beraber kendisine cuma namazı farz olmayanlar veya farz olup da bu namazı kaçıranlar dört rekat öğle namazı âyette yer alan buyruk gereğince cuma namazı ile yükümlü olanların cuma namazı için çağrı yapıldığında her işi bırakıp hemen toplu ibadet mahalline yönelmeleri gerekir. Burada “Alışverişi bırakınız” buyurulmasını lafızcı bir yaklaşımla yorumlayıp sadece alışverişle meşgul olmanın yasaklandığını söyleyenler bulunmakla beraber âlimlerin çoğunluğuna göre maksat bununla sınırlı olmayıp benzeri işler, hatta namazdan alıkoyan her türlü meşgale de bu kapsamdadır. Râzî bir taraftan alışverişin günlük hayatın en yaygın meşguliyet türü olması diğer taraftan da ticaretle uğraşanların kendilerini kazanma arzusuna kaptırma ihtimalinin daha fazla olması sebebiyle bu örneğin seçilmiş olduğunu belirtir XXX, 10. Tabii ki –o sırada güvenlik görevi ifa etme gibi– gerekli ve meşru olan meşgaleler bu kapsamda Peygamber ve ilk iki halife zamanında sadece, imam hutbe için minbere çıktığında ezan okunuyordu; üçüncü halife Hz. Osman cuma vaktinin geldiğini haber vermek üzere bir de dış tarafta ezan okutmaya başladı ve bu bütün sahâbîler tarafından uygun görüldü; bu konuda sahâbe icmâı meydana geldi. Bu uygulama öncesinde âyette sözü edilen ve başka işleri terketmeyi gerektiren çağrının ülkemizde “iç ezan” diye bilinen ezan olduğunda şüphe bulunmamakla beraber, bir kısım fakihler Hz. Osman zamanında başlatılan ezanın da icmâ ile sâbit olması ve cuma namazına çağrı niteliği taşıması sebebiyle anılan yasağın artık dış ezanla birlikte başladığını savunmuşlardır. Ezandan namazın tamamlanmasına kadarki süre içinde alışveriş ve benzeri bir işle meşgul olmak yasaklanmış olmakla beraber bu esnada yapılan hukukî muamelelerin geçerli olup olmadığı hususunda fakihler arasında görüş ayrılığı vardır bilgi için bk. Elmalılı, VII, 4961-4990; Hayreddin Karaman, “Cuma”, DİA, VIII, 85-89.Âyetin “Allah’ı anmaya koşun” diye çevrilen kısmında “Allah’ı anmak”tan maksadın cuma namazının ayrılmaz bir parçası olan hutbe ile birlikte iki rekatlık farz namaz olduğu genellikle ifade edilir. Hatta mezhep imamlarından Ebû Hanîfe buradaki “Allah’ı anma” ifadesine dayanarak, hutbenin rüknünü “Allah’a hamd, O’nu tesbih ve tehlil etmek” şeklinde belirlemiş yani bu şekilde hutbenin asgari gereğinin yerine getirilmiş olacağına hükmetmiştir. Bu arada bazı müfessirler, Hz. Peygamber’i, Hulefâ-yi Râşidîn’i ve takvâ sahibi müminleri övme ve öğüt verme içerikli hutbeler bu kapsamda sayılırsa da bazı zalim yöneticileri övücü ifadelerin “Allah’ı anma” değil “şeytanı anma” olarak nitelenmesi gerektiğini hatırlatırlar. Müfessirlerce genellikle, “koşun” emrinden gerçek anlamda koşma, telâşla yürüme ve hızla gitmenin kastedilmediği belirtilir. Bununla birlikte bazıları bunun “gidiniz” anlamına geldiğini, nitekim bu mânaya gelen bir kıraatin de bulunduğunu savunurken, bazıları kalp ve niyetle yönelme, bazıları da bir aksiyon amel gösterme yani işe koyulma mânasında olduğunu söylerler. İbn Atıyye son anlamı açıklarken kalkıp abdest almak, elbisesini giymek, yola çıkmak gibi eylemlerin hepsinin bu kapsamda düşünülmesi gerektiğini kaydeder bk. Zemahşerî, IV, 98-99; İbn Atıyye, V, 308-309; Şevkânî, V, 261-262; hutbe ve ilgili hükümler hakkında bilgi için bk. Mustafa Baktır, “Hutbe”, DİA, XVIII, 425-428.10. âyette geçen “yeryüzüne dağılınız” anlamındaki buyruk, cuma namazının kılınmasından sonra çalışmaya, dünya işiyle meşgul olmaya dinî bir engel bulunmadığını belirtmektedir. Bu ifadeyle muhtemelen, müslümanların yakın çevrelerinde dinî telakkilerine en fazla muttali oldukları yahudilerin cumartesi gününe ilişkin uygulamaları dolaylı biçimde eleştirilmiş olmaktadır. Zira onlar bir taraftan bu konuda kutsal kitaplarında yer alan ifadeyi yüce Allah’ın kudretini sınırlar ve O’na noksanlık izâfe eder bir biçime dönüştürmüşler Tekvîn 2/2-3, bir taraftan da ya bu güne ilişkin buyruğa hiç uymama yahut onu çerçevesi dışına taşırıp cumartesiyi abartılı bir yasaklar günü haline getirme şeklinde aşırılıklara gitmişlerdi bk. Bakara 2/65; Arâf 7/163-165. Böylece “Yeryüzüne dağılınız” buyurularak, cuma namazı çağrısı üzerine dünya meşgalesini bırakıp hemen toplu ibadet mahalline gitme vecîbesinin yanlış anlaşılması önlenmiş, yasağın namaz süresiyle sınırlı olduğuna açıklık getirilmiştir. İfadenin asıl amacı bu olmakla beraber, buradaki emir ifadesinden ayrıca çalışmaya teşvik anlamı da çıkarılabilir; çünkü âyetin devamında “ve Allah’ın lutfundan nasip arayınız” buyurulmaktadır. Bu da, namaz süresine ilişkin yasağın tembelliğe itici bir sebep olarak algılanmaması için yapılmış bir uyarı olmalıdır. Şu var ki “Bu ifade, –Ehl-i kitaba benzememek için– cuma gününün tatil edilmesinin dinen doğru olmadığını göstermektedir” şeklindeki çıkarıma bk. Kåsımî, XVI, 164 katılmak mümkün değildir. Zira bilinçli bir tercihle haftalık dinlenme gibi meşrû bir ihtiyacın karşılanmasını bu tür gerekçelerle önlemek de dinden olmayan şeyleri dine mal etme sonucunu doğurur ayrıca bk. Furkan 25/47; Rûm 30/23; Zâriyât 51/17-18; Nebe’ 78/9. Öte yandan bu âyetin “Allah’ı da çok anın ki kurtuluşa eresiniz” meâlindeki cümlesiyle, gerçek dindarlığa yalnız mâbed içinde ibadet edilmekle ulaşılamayacağına, burada olduğu gibi mabet dışında da Allah’ı anmanın, iş ve ticaret hayatında da O’nun rızâsını gözetmenin önemli olduğuna vurgu yapıldığı dikkatten kaçırılmamalıdır Emin Işık, “ VIII, 93.Önemli bir eleştirinin yer aldığı 11. âyette değinilen olayla ilgili olarak kaynaklarda yer alan bilgiler özetle şöyledir Bir gün Resûlullah cuma hutbesi irat ederken Medine’ye bir ticaret kervanının ulaştığını ilân eden sesler duyuldu. O sıralarda kıtlık olduğu için gıda maddesi getirecek bir kervanın gelmesi dört gözle bekleniyordu. Bu sesleri duyan cemaatin önemli bir kısmı o anda ibadet halinde olduklarını unutup yerlerinden fırladılar ve o tarafa doğru koşmaya başladılar; mescidde sadece on iki kişinin kaldığı rivayet edilir Buhârî, “Tefsîr”, 62; Tirmizî, “Tefsîr”, 62; Taberî, XXVIII, 103-105; İbn Atıyye, V, 309. Hz. Peygamber’i minberde bu şekilde ayakta dururken bırakıp gidenlerin ilk muhacirler ve ensar değil henüz İslâm’ı özümseyememiş yeni müslümanlar olması da muhtemeldir Derveze, VIII, 233; nitekim bazı rivayetlerde yukarıda belirtilen sayı daha yüksektir bk. Zemahşerî, IV, 99; Râzî, XXX, 10. Onları telâşlandıran asıl âmil, gecikip mal alma fırsatını kaçırma kaygısıydı. Fakat kervanın gelişi o günkü âdetlere göre çalgı aletleriyle ve insanların ona eşlik eden sevinç çığlıklarıyla duyurulduğu için bu koşuşturma aynı zamanda bir şenlik ve eğlence havası da oluşturuyordu. İşte âyette bu sebeple hem ticaret hem eğlence faktörüne değinilmiştir; ama “ona” zamirinin müennes dişil olması, yöneldikleri esas şeyin eğlence değil ticaret olduğunu göstermektedir. Bununla birlikte âyette, ister alışveriş yapma ister şenliğe katılma arzusuyla olsun, böyle önemli bir ibadetin yarım bırakılmasının tasvip edilemeyeceği, hele Hz. Peygamber’i o halde terketmenin asla edebe uygun olmadığı bildirilerek bu olay ışığında ibadet, toplu hareket, mâbed âdâbı ve peygambere saygı konularında daha bilinçli, titiz ve dikkatli olunması gerektiği uyarısı bu olayın Resûlullah zamanında birkaç defa tekerrür ettiğine dair bir rivayete yer vermekle beraber bu ihtimali zayıf görür XXVIII, 104, 105. İbn Âşûr da âyetin “bırakıverirler” şeklinde geniş zaman ifade etmediğine dikkat çeker XXVIII, 229.Bütün varlıkların sürekli olarak Allah’ı tesbih ettiği belirtilerek başlayan sûre, rızık verenlerin en hayırlısının Allah olduğu yani bütün varlıkları kapsayan bir görüp gözetmenin de yine O’na mahsus bir sıfat oluşu hatırlatılarak sona Suresi Ayet SayısıCuma Suresi 11 ayetten oluşmaktadır.
cuma suresi 9 10 11 arapça