GÖZLERİ ACIK SEVMEK (Jorge Bucay, Silvia Salinas) · İnsanlar ilişkilerinde zorlukla karsılaştıklarında eşlerini suçlar.
Bu mekanizmanın aşırı aktifliği psikolojik sorunlara yol açsa da, kişi travmatik durumlarda bu mekanizmanın yardımıyla ruh sağlığını koruyabilmektedir. Örneğin, eşini kaybeden bir kişinin, onun kıyafetlerini hep saklaması ve bir gün eşinin geleceğine inanması inkar savunma mekanizması ile olur.
Aldatmakkadın ve erkek arasındaki ilişkinin en can yakan noktasıdır. Aldatmak; aldatan ve aldatılan olmak üzere iki taraflı bir eylemdir. İlişkilerin temelini sarsan adeta bir deprem etkisi yaratıp, her şeyin yolunda gittiği bir ilişkiyi dahi bitiren aldatma eylemi aldatılan bireyin mağdur olduğu ve izlerini uzun yıllar
En büyük sanatçılar ve mucitler her zaman en büyük hayalperestler arasından çıkar. 10. Düşünmeyi ve sorgulamayı seven insanlardır. Kendilerine verilen şeylerle yetinmez, yanlış buldukları şeyleri değiştirmek için çaba gösterirler. 11. Zaman zaman başka insanların yerinde olduklarını da hayal ettikleri için
Adaylarayakından bakın. Birçok erkek yalnızlığını aydınlatmayı hayal ediyor ve tam da bunun için gezilere çıkıyor. Yerel manzaralar ya da zekâ parlaması hakkında daha fazla bilgi isteyerek bir konuşma başlatın. Tatilde bir erkekle tanışmak için başka bir bahane, fotoğraf çekmenizi istemek. Cilveli pozlar alın ve
Hayata Olan Bakış Açınızı Değil Hayatınızın Ta Kendisini Değiştirecek Olağanüstü 40 Kitap. Favorilerinize Ekleyin. Bazı kitaplar vardır, okuduğunuzda sizi derinden etkiler; hayata bakışınızı değiştirir. Ancak bazı kitaplar da vardır ki, sizi bambaşka bir hayata doğru sürükler. İşte bu 40 kitap, hayata bakış
NbFraf. Psikolojik Farklılıklarda Genel Ölçütler İnsanlar bazan hayatın tatlarını ellerinin tersiyle itebilirler. Daha iyi bir dünyayı hak ettikleri halde zaman zaman savaşmak zorunda kalmaktadırlar. Sözlerini geçirmek için savaşmak zorunda duygusu taşımak kronik gerilim demektir. Her iki tarafında kaybettiği iletişimde kazan-kazan sistemini uygulamak mümkün müdür? Kaybedeni olmayan bir ilişkide ilk temel adım karşı tarafın psikolojik ihtiyaçlarını, beklentilerini anlamak ve tanımaktır. Bir kimsenin herkesi kendisi gibi bilmesi kadar saflık yoktur. Her insan farklı kişilik örüntüsüne sahiptir. Meslek hayatımızda elli yıl aynı yastığa baş koyduktan sonra birbirilerinin yeni huylarını keşfettiklerini söyleyen pek çok çifte rastlarız. Düşünce Tarzları Her insanın çocukluğunda beyninin derinliklerine yazılmış hayat senaryoları vardır. Kişi ileri yaşlarda bu senaryoları oynar. Ancak yeni roller ortaya çıktığında senaryoyu yeniden yazmak gerekir. Bunu yapamayan kişi çatışma içine Tarzı Her insanın iletişim kurma biçimi farklıdır. Uyumlu, çatışmadan uzak, sağlıklı iletişim beraberinde bilgi alışverişini getirdiği için taraflar yalnız olmadıklarını hissedeler. Çatışmanın yaşandığı iletişimde bilgi alış verişi noksan olmasına rağmen taraflar yalnızlıklarını giderirler. İletişimin en kötüsü iletişimsizliktir. İletişimsizlikte hem bilgi alışverişi yoktur hem de yalnızlık duygusu fazladır. İnsan sosyal bir varlık olduğu için iletişimsizlik onun ruhunu en çok örseler. Meselâ, ceza evlerinde onbeş günden fazla hücre hapsi ve uyaransız bir ortam akıl sağlığını ciddi bir şekilde tehdit eder. Sorun Çözme Tarzı Her insanın problem karşısında aldığı tavır ve sorunu çözme şekli farklıdır. Kimi içine kapanır kimi de çok konuşurken bazısı öfkelenir, bazısı da durumu inkar eder. Farklılık Bilinc i Kişilik yapılarındaki farklılıklar kadın erkek arasında oldukça belirgindir. Bu durum doğaldır ve genetik algoritmanın bir gereğidir. İki cinsin de karşı tarafın kendisinden farklı olması gerektiğini bilmesi ilişkinin sağlıklı olması için ilk adımdır. Aksi takdirde bizim hissettiğimizi onunda hissetmesini veya bizim istediğimizi istemesini arzularız. Bu ise ne mümkündür, ne de doğru ve gerekli. Çünkü insanlar tek tip yaratılmamışlardır. Biz sevdiğimiz kişiye nasıl davranıyorsak karşı tarafın da bize öyle davranmasını beklemek olgunlaşmamış bir kişilik belirtisidir. Sevgiyi kimileri konuşarak, kimileri de hediyeleşerek ifade ederler. Yine bazıları sevgilerini yardım davranışı ile bazıları da fizikî temas yani dokunma ile gösterirler. İşte bu farklılıkları bilmek duygusal farkındalığı dolayısıyla iyi ilişki kurmayı sonuç verir. Aşk Kalıcı Olabilir mi? Kadın-erkek ilişkilerinde en kritik soru bu olsa gerektir. Evliliğin başlangıcında romantik duygular daha baskındır. İkinci dönemde kişilik ve güç çatışması yaşanmaya başlar. Taraflar akıllı veya şanslı iseler üçüncü dönem olan bağlılık aşamasına geçerler. Evlilikte aşkın yani romantik duyguların devam etmesi iyi ilişki kurmaya bağlıdır. Bunun için aşk iyi ilişkinin sebebi değil sonucudur. Aşık olmak sihirli bir duyguyu yaşamaktır. Bu iki ayrı kişinin bir olması demektir. Bu duygu karşılıklı olarak beklentileri yükseltir. Erkek kadının kendisi gibi düşünüp davranmasını beklerken kadında erkekten aynı şeyi ister. Aşıklar yara almaya başlayan bu ilişkiyi düzeltmek için birbirlerine gereken zamanı ayırmazlar veya iletişim biçimlerini düzeltmezlerse beklentileri hayal kırıklığına dönüşür. Bunun sonucunda suçlayıcı, yargılayıcı, hoşgörüsüz, zorlayıcı ve bağışlaması olmayan çatışmalar yaşanır. Her aşık kendine aşkı kalıcı kılan kritik soruları sormalıdır. “Neden aramızda çatışma oluyor, bu çatışmanın arka planında ne var” türünden sorular cevap bekleyen sorulardır. Mutlu olamayan çiftler karşı cinsin gizli kalmış farklarını anladığında sevgi ve iyi niyetinde yardımıyla sorunlarını kolaylıkla çözebilirler. Kadının Ego Doyumunu Ne Artırır? Kadınların erkekler konusunda en çok dile getirdikleri yakınma; erkeklerin onları dinlemediği ve anlamadığı hususudur. Kadının ilişkideki önceliği paylaşmak ve yakınlık hissetmektir. Erkeğin önceliği ise yetenekli, yeterli ve güçlü olduğunu hissetmesidir. Erkekler doyumu başarıda ve sonuç almada bulurken, kadınlar paylaşma, değer verilme ve önemseme de yaşarlar. Bir kadın eşini sevdiğinde onun gelişmesine yardımcı olmayı, erkeğinin eksiklerini gidermeyi ve düzeltmeyi görev bilir ve bunun için çalışır. Bu doğal bir eğilimdir. Kadın bunu yaparken eşini koruduğunu düşünür. Erkek ise karısını kendisinin yönettiğini düşünmeye başlar. Yeterli olduğunu kanıtlama çabasındaki bir erkeğe kadın yardım önerdiğinde erkek yetersiz ve eksik olarak algılandığını zanneder. Kadın, erkek istemeden öneride bulunursa bu erkekte güçsüzlük ve beceriksizlik duygusu uyandırır. Bir erkekte ne yapacağını bilmediği duygusunu uyandıran bir kadın erkeği anlamıyor demektir. Bir kadın erkeğe kendisini iyi ve yeterli hissettirir, kontrol bende’ duygusunu yaşatırsa o erkeğe çok şey yaptırabilir. Kadının ego doyumunu destek görmek ve destek vermek, paylaşmak, yardımcı olmak hisleri sağlar. Kadın erkekten çok daha fazla estetik kaygılara, sevgiye, iletişime, güzelliğe değer verir. Sevgi ve uyum onlar için daha önemlidir. Bir erkeğin yarışı kazanmaktan veya tuttuğu futbol takımının attığı golden aldığı zevki kadın yakınlaşma ve paylaşma anında hisseder. Erkeğin kendisine yardım önerildiğinde bunu zayıflık olarak algılaması psikolojik konulara ilgisini de azaltır. Psikolojik yardımı kabul etmeyi zayıflık gibi telakki eden erkek içgüdüleri ile hareket eden bir davranış sergiler. Bu da onun kendisini aşamadığının işaretidir. Bir kadının da erkeğe istemeden öğüt vermesi tenkit şeklinde anlaşılır. Erkeğin kendisini sorunlu, arızalı, yetersiz hissetmesine meydan vermeden ona öğüt vermenin yolunu bulan kadın kendini aşmış demektir. Erkekler bu açıdan çocuk gibidirler. Kabullenip sonra yönlendirilirlerse düşünce yanılgısına düşmezler. Eşlerin birbirlerine verecekleri en önemli armağan güvenlerini hissettirmeleridir. Bu aynı zamanda karşımızdakini onurlandırma yoludur. Bir kadın, erkeğin giydiği gömleğin pantolonuna uymadığını gördüğünde “Bu olmamış” derse erkek kendisini beceriksiz hisseder. Bu olmamış yerine “Bence böyle olsa sana daha çok yakışır” demek olumsuz duyguları bertaraf edecektir. Ancak diğer taraftan kadın fikrini söylemediğinde kendisini işe yaramaz gibi zannedebilir. Bu noktada erkek kadının fikrine saygı duymayı bilmelidir. Farklı görüşü yapıcı olarak paylaşmayı becerebilmek bir erkeğin kendisini aşmasıdır. Sorunun püf noktası “Önce kabul et” düşüncesini alışkanlık haline getirmektir. Etkin Dinleyicilik Kadının psikolojik ihtiyacı çözüm değil dinlenilmektir. Erkeğinki ise güvenmek, taktir edilmektir. Seven ve iyi niyetli olan eşler karşı tarafın psikolojik ihtiyaçlarını giderirlerse sevgi çoğalır, güven artar, korku azalır ve ilişki iyi hale gelir. Kadının psikolojik ihtiyacında önceliği duyguları anlamak, ifade etmek ve değiştirmek alır. Erkek ise hep çözüm odaklı düşünür ve kadının duygulara verdiği önemi algılayamaz. Kadında erkeğin bu kadar duygusuz olmasına bir anlam veremez. Ancak bunun sırrı farklı genetik algoritmada saklıdır ve bu konuda gösterilecek çaba ile düzeltilebilir. Erkeğin, kadının duygularını önemsediğini hissettirmesi için kadını dinlemesi gerekir. Çözüm önermeye hiç gerek yoktur. Erkeklerin yaptıkları en büyük hata sorunu konuşurken hemen çözmek zorundaymış gibi davranmalarıdır. Oysa kadın için düşüncelerinin paylaşılması ve yakınlaşmak çözümden daha önemlidir. Kadının duygularını anlamaya çalışan erkeğin onu anlamasa da dinlemesi yeterlidir. Böyle davranmayı başarabilen erkek karısının kendisini nasıl takdir ettiğini hayretle görecektir. Aynı durum kadınlar içinde geçerlidir. Onların kocalarına öneri ve eleştiriden uzak bir biçimde duygularını anlatmaları erkeklerin kendilerine karşı daha açık ve ilgili olmalarını sağlayacaktır. Neticede genetik yapıyı göz önüne alarak kişinin psikolojik doğasına uygun davranan insan mutluluğu daha kolay yakalayacaktır. Kadın Üzüldüğünde Kadın bir şeye üzüldüğünde erkek onun duygularını göz önüne almadan önerilerde bulunmaya başlar. Erkek bir şeye üzüldüğünde de kadın istenmeyen tavsiye ve eleştirilerde bulunarak onun kendisini yetersiz hissetmesine sebep olur. Erkek aslında kendisine akıl verilmesini değil kabullenilmesini istemektedir. Kadın üzüldüğünde sorunlardan söz ederek kendini rahatlatır. Erkek eşinin çok konuştuğunu söylemeye başladığında ise kadın ihmal edildiğini düşünmeye başlar. Üzüntü anında erkeğin ve kadının beyni farklı çalışır. Erkek sessizleşir, kabuğuna çekilir, konuşmak yerine düşünmeyi tercih eder. Bir çözüm bulduğunda sessizliğini bozar. Kabuğa çekilme, gazete okuma, televizyon seyretme şeklinde olabilir. Bu arada kadın kendisinin dinlenilmediğini zanneder. Oysa üzülen kadın rahatlamayı güvendiği birisini arayarak sorunlarını konuşmakta bulur. Kadınlar kendilerini heyecanlandıran duyguları paylaştıklarında güven hissederler. Kadın ve erkek bir problemle karşılaştıkları zaman muhataplarının direndiğini gördüklerinde kendilerine şu soruyu sormalıdırlar. “Zamanlama ve yaklaşım biçimi doğru mu?” Hızlı bir zihnî sorgulama ile bu sorulara cevap bulan çiftler, daha az hata yaparlar. Karşı tarafın duygularını anlamak bu inceliklerin farkına varmakla mümkün olur. Kadın için önemli olan içini dökmek iken erkek için önemli olan sonuç bulmaktır. Erkek kadına hiçbir şey yapmasa bile dinleyerek destek verebilir. Bir kadında erkeğe çözüm önerisinde bulunmadan sadece onu kabullenerek yardımcı olabilir. Erkek kabul edildiğini, kadın da paylaşıldığını hissettiği zaman sevildiğini düşünür
Evli ya da sevgili misiniz? İlişkinizde sizin için gerçekten en vazgeçilmez şey ne? Ne zamanlar kendinizi daha mutlu, huzurlu ve değerli hissediyorsunuz? Birbirinizin hangi davranışı, o gün içinde size; "Sanki tüm sorunların üstesinden gelebilir, önünüze çıkan herkese sizi gülümsetir, martıyı, kediyi elinizle besletir, kırmızı daha kırmızı, gökyüzü daha mavi gözükür" duygusu yazımda, "Yakınlaşma becerisi" nden ve "özen" den bahsedeceğim. Yukarıdaki soruların cevabını biraz düşündüğünüzde, aklınıza gelecek şeyler bunlar. Partnerinizle duygusal açıdan ne kadar bağlantı içinde olduğunuz konusu, mutlu bir ilişki için olmazsa şey; "Yakınlaşma alışkanlığı" konusu neleri içermektedir? Aslında "İLGİ GÖSTERMEK" desem daha anlaşılır olabilir mi? İkili ilişkilerde hiç de zor olmayan, tam aksine iki tarafı da besleyen, ilgi gösterilen kişinin mutluluğunun tekrar ötekine döndüğü bir süreçtir ihtiyacı ortak; değer verdiklerimizin bizi sevmesi ve ilgi göstermesi. "Ben onu çok seviyorum ama anlamıyor!" ya da "Sevgimi gösteremiyorum, öyle gördük , bizim ailede kimse sevgisini belli etmezdi." diye kendini ifade eden kişiler, bunun ne kadar gerekli olduğunu ancak sevdikleri kişiler isyan ettiğinde ya da ilişkileri bozulmaya başladığında bunun önemini çoğu zaman nasıl davranacaklarını bilemiyorlar. Sanki ilgi ve sevgisini gösterirse, kendisinde "eğreti" duracakmış düşüncesi oluyor. Yakışık almazmış gibi geliyor. Eğer bir de karşısındaki kişi onu suçlarsa, iyice "yetersizlik duygusu" yaşıyor. Bir de tabii "Düşünceli davranmak", "İnce düşünmek" gibi tanımlar var; karşımızdakinden beklentimizi ifade eden... Bunların hepsi aynı kapıya biz birisini hayatımıza aldıysak, her iki tarafında beklentisi "Ötekinin ilgi odağı" olmak üzerinedir. Bu tek ilgi odağı olacak anlamında değil ama genel olarak öncelikli özenli davranış görme beklentisi vardır. Kötü birşey de değildir! Başka türlüsü beklenemez. Hayatın en önemli anlam kaynaklarından birisi; "aşk, sevgi ve bağlanma" üzerinedir. Öyleyse buna sahip çıkmamız ya da değilsiniz farketmez , bir ilişkiniz varsa, ilgili olmak zorundasınız. Nasıl mı?En önce sağlam bir dinleme beceriniz olmalı; eşiniz ve sevgiliniz konuşurken zihniniz, gözünüz etrafta gezinmemeli, sorular sormalı, duygularına odaklanmalı, onaylanması gerekiyorsa onaylamalı ve dinlediğinizi belirten geribildirimler işler yapıyor olabilirsiniz, gün içinde onu aramalı gerekirse mesaj da çekmelisiniz yani "aklımdasın" demenin yollarını bulmalısınız. Çok zor değil, isterseniz buna zaman insanların da olduğu görüşmelerinizde bakışınızla, vücut dilinizle, gerekirse sözel olarak onun görüş alanınız içinde olduğunu hissettirmelisiniz. Mesela arkadaşlarınızla yemekteyseniz, onunla yiyeceğinizi paylaşmak, suyunu doldurmak, vb ona kendini değerli hissettirir. Eşinizin yaptığı iyi birşeyden bahsetmek, onu onore kocasının iş başarısı ya da ilişkileri konusunda eşini takdir etmesi de erkeğe kendini iyi alelacale evden çıkmaktansa, -bir arkadaşımın geçen gün kendi ilişkisinde yaptığını anlattığı gibi- iki tane sütlü neskafe hazırlayıp, karşılıklı içerek iki laf etmek gününüzü güzelleştirmez mi?Eğer eşiniz doktora gitiyse ona eşlik etmeli, edemiyorsanız ondan gün içinde bilgi almalısınız yani merak zaman, ilişkinin en başından itibaren "biz" duygusunu yaşatmalısınız. "Biz beraber hareket ediyoruz, önemli kararları beraber veriyoruz, karımın ya da kocamın ne düşündüğü önemli, birini eve davet ediyorsam, önce karıma ya da kocama sormalıyım...vb". Bu konu, her iki tarafın ailelerine de hissettirilmelidir. Bu duruş evliliğin en büyük kurtarıcılarından sevgilinize dokunun, sarılın, sevgi sözcükleri söyleyin...Sadece ona özel bir isim, tanımlama bulabilirsiniz. Tanıdığım biri, kız arkadaşını "mavi" diye çağırıyor; en sevdiği ve huzur bulduğu arkadaşlarıyla ilişki kurun; kendi seçiciliğiniz olabilir ama anlaşabileceğiniz olanları mutlaka vardır. Ortak bir yaşam sürdürecekseniz, bu onun hoşlanacağı şeylerin neler olabileceği üzerine kafa yormalısınız. Mesela başbaşa yemek organizasyonu yapmak, konser bileti almak, akşam onu sinemaya davet etmek gibi. Erkekler kadınların sevdiği küçük sürprizlerden onlar kadar hoşlanmıyorlar ama beyler size söylüyorum, kadınlar çok hoşlanıyorlar, heyecanlanıyorlar ve mutlu oluyorlar, lütfen bunları yapmaktan vazgeçmeyin!Akşam eve geldiğinizde, gün içinde neler yaptığınıza dair küçük bir sohbet yapın. Gerekirse bazen dışarıdan yemek sipariş edin, karşılıklı konuşmaya mutlaka zaman yapın! Yani başkaları hakkında da konuşun, ille de kötü şeyler olması gerekmiyor, herkesin hayatında birşeyler olup bitiyor, o konularda da kocası ya da karısı olanın biraz müzikten anlaması lazım gibi; eşinizin ilgi alanlarına yakın durmaya çalışın, bir kısmını yakalar onunla belli düzeyde bir paylaşıma girebilirsiniz. Her iki tarafın da bu çok hoşuna hayal kurmak...Bir danışanım, birgün eşine bir yemekte nasıl bir eve sahip olmak istediğini anlatırken eşi; "Olmayacak, saçma sapan hayallerin var." deyince çok üzüldüğünü ifade etmişti ve "Eşim hayal kurmama bile izin vermiyor." diye yakınmıştı. Bırakın herkes gönlündekini seyahat edin, tatil planı yaparken her iki tarafın hoşuna gidecek seçenekler üzerinde işler konusunda birbirinize destek olun, bunu kısasa kısas şeklinde değil, birbirinizin boşluklarını doldurarak sabahı kahvaltılarını, farklı zamanlarda birbinize hediye eder gibi hazırlayın. Onun sevdiği bir omlet, krep, vb ne ise onun için sert çıkışlarda bulunmayın, yumuşaklığınızı korumaya eğer eşiniz size bir problemini anlatıyorsa, hemen akıl vermeye kalkmayın. Şöyle diyebilirsiniz; "Seni sadece dinleyeyim mi? Yoksa çözüm önerisi ve fikrimi söylememi ister misin? diye eşinize sevgi ve hayranlığınızı ilişkiniz sürdüğü sürece belli etmekle yükümlüsünüz. Aynı zamanda onun ne kadar değerli olduğunu hissettirmenin yolu, onun ihtiyaçlarını görmek ve ilgi göstermektir. Herkesin bir "sevme tarzı" olabilir ama göstermediğiniz bir sevgi hedefine ulaşmaz. Vadeli yaşamımızda hepimizin buna ihtiyacı var ve bunu hakediyoruz. Sevgi ve ilgiyi alan çocuk nasıl mutlu mutlu büyüyorsa, yetişkin olduğunda da bu ihtiyacı hiç kaybolmuyor. Herkesin güveneceği bir yol arkadaşına ve sağlam bir omuza ihtiyacı var. İlişki ihmale gelmez, tıpkı trafikte araba kullanır gibi nasıl tüm şeritlere, lamba ve işaretlere ve diğer arabalara dikkat ediyorsanız öyle...İnanın bir farkı yok!
Eşimi gerçekten çok seviyorum. Canımı verecek kadar... Ama ben çok kötü bir şey yaptım. Şimdi çok pişmanım. Birlikte çalıştığım bir erkek arkadaşımla beraber oldum. Çünkü benimle sadece bir macera yaşamak istemişti. Şimdi eşim bunu öğrenecek diye çok korkuyorum. Bir ara kendimi öldürmeyi bile düşündüm, ama karnımdaki bebeğe bebeğin de eşimden mi, yoksa o beraber olduğum kişiden mi olduğunu kesinlikle bilemiyorum. Şimdi DNA testi yaptırmayı düşünüyorum. Böylece kesin emin olabilirim. Yine de bu konuyu senden başka hiç kimseye açmadım. Birlikte olduğum kişi de bunu bilmiyor. Bir süre sonra doğum iznine çıkacağım. Patronlarım geri dönmemi istiyorlar. Ben de işimden çok memnunum. Ama beraber olduğum insanın da aynı yerde çalışması yüzünden sanırım işimi anda ne yapacağımı kesin olarak bilmiyorum ve bana yardım edebilecek tek kişi sensin. Eşimin bu olayları öğrenip acı çekmesini istemiyorum. O çok hassas bir insandır ve bunu hak etmiyor. Ne yapmam gerekiyor?n RUMUZ SON PİŞMANLIKSanırım yaptığın hata yüzünden yeteri kadar acı çekmişsin ve çekiyorsun kızım. Şimdi yaptıklarının hata olduğunun farkındasın. Büyük bir pişmanlık içindesin. Ama en önemlisi eşinin kıymetini daha çok bilmişsin ve ona olan sevgini gibi doğumdan sonra işyerine artık geri dönme ve bu olayı tümüyle kapat. Kafandan da, yüreğinden de çıkarmaya bak. Acının üzerine üzerine gitme ve bunalıma girme. Doğacak bebeğinin sağlıklı dünyaya gelmesi için de bu çok önemli. Test yaptırmak sana bir şey kazandırmaz. Sonuçta doğacak bebeğinin hiçbir günahı yok ve ne yazık ki o zarar sonra eşine daha bir dört elle sarıl. Eşinle ve doğacak o masum yavrunla mutlu olmaya çalış. Bundan sonra da kendini yalnızca evine, yuvana ve eşine, çocuğuna adamalısın. Bu gibi senin aklını çelmek isteyebilecek erkeklere karşı çok dikkatli olmalısın. Sanırım biraz saf bir kadınsın. Ama artık bu olayın sana iyi bir ders olduğunu yıllarca gizli aşk yaşadımMerhaba Güzin Abla, sana Almanya’dan yazıyorum. 13 yaşında evden kaçışımla başlayan hayat hikáyem oldukça dikkat çekici. Ancak en önemlisi, baldızımla yaşadığım sırlarla dolu aşk ilişkim...Ben Türkiye’de sokaklardan hapishanelere, intihara kadar uzanan bir hayattan kurtulup Almanya’ya geldim. Burada işadamı oldum. Fakat baldızımla ilişkim geçen yıla kadar sürdü, dar bir alanda bizi bazı şüpheler dışında kimse fark etmedi. Ama sonunda, aramızda büyük bir dram yaşandı ve bu beraberliğe son verdim. Yine de psikolojik bunalımdan hálá kurtulamadım. Onu uzun zamandır görmedim, görmek de istemiyorum, fakat bir türlü kendime gelemedim. Hikáye oldukça karışık, nasıl hareket etmem lazım? Hanımım her şeyi hissedip, anladığı halde bana hiçbir şey söylemedi. Bu duruma ne diyorsunuz?n RUMUZ BALDIZIM VE BENYaşadığın acılar, hayatındaki zor dönemler sana böyle inanılmaz bir ihaneti yaşatma hakkını vermez sevgili okurum. Eşin eğer dediğin gibi bu durumun farkına varmışsa, kimbilir nasıl acılar içinde kıvranmıştır...Üstelik yıllardır, kardeş gibi yakınında bulundurduğun baldızının yaşamını nasıl da mahvettiğinin farkında bile değilsin. Tabii o baldıza da şaşmamak elde değil, ama sonuçta ben yine de seni suçluyorum, bağışla beni. Bu inanılmaz öykünün sonucunda elde kalan ise, sen de dahil 3 kişilik muazzam bir acı ve mutsuzluk...Bana bir şey söylemeden gidip başkasıyla evlendiSevgili ablacığım, ben 17 yaşında bir genç kızım. Ailem de oldukça kalabalıktır. Ama ben nedense son zamanlarda hiç kimseye tahammül edemez oldum. Küçük yaştan beri baba dayağı ile büyüdüm. Bilmem bu mu beni etkiledi...Bir de 1,5 yıl boyunca arkadaşlık ettiğim bir genç vardı. Bana hiçbir şey söylemeden, haber bile vermeden, başkasıyla evleniverdi. Şu anda belki de bir bunalım geçiriyorum. Kimseyle konuşmak istemiyor, kimseyle görüşmüyorum. Hayattan hiç zevk almıyorum. Güzin Abla, lütfen bana yardım et. Ne olur bana akıl RUMUZ BABA DAYAĞICanım kızım, bir genç kızın, dünyada her şeyden çok güven duyması gereken kişiden, yani babasından sürekli dayak yemesi, ciddi bir ruhsal travma yaratır. 1,5 yıl boyunca sana yakın olan bir gencin böyle habersiz, ani evliliği de seni bir o kadar sarsmış olmalı. Ve bu da dünyaya ve insanlara karşı güvenini kaybetmene yol açmıştır. Bu genç yaşta böylesine bir bunalıma girmiş olman nedensiz güçlü olmalısın kızım, hayatta önce kendine güvenmelisin. Hiçbir zaman ölümü düşünmemelisin. Her ayağın tökezlediğinde, her zorlukta, her ihanette ölümü mü düşüneceksin?Erkek arkadaşın ise zayıf karakterli biriymiş. Karşına geçip "Ben başkasıyla evleniyorum" diyecek yürekliliği gösterememiş. Onu unut gitsin... Belki de aile baskısıyla evlendi. Böylesine zayıf biriyle evlenseydin, zaten sen de mutlu olamazdın. Gençliğin senin en büyük gücün ve ilacındır, sakın unutma.
Seven insan kıskanır, ben kıskanç bir insanım, eşim kıskanç olduğu için davranışlarıma dikkat ediyorum, sana güveniyorum ama çevreden dolayı seni çok kıskanıyorum, ben çok kıskancım benim eşim öyle açık saçık giyinemez, karşı cinsle çok fazla iletişim kuramam eşim çok kıskanır… Bu cümleler belki sizin de hayatınızın içinde olan veya çevreden duymaya alışkın olduğunuz, toplum içerisinde sıklıkla dile getirilen cümlelerdir. Öyle ki bazı kişilerin ’kıskanılmak’’ hoşuna gider, böylece sevginin dozunun arttığı kanaati ortaya çıkar. Toplum tarafından kıskançlığın normalleştirilmesinin başlangıç noktası da işte tam olarak burasıdır ancak; sevginin göstergesi kıskançlık değildir elbette. Normal düzeyde kıskançlık, sevdiği kişiyi sahiplenme normal bir durumdur ancak patolojik kıskançlık dediğimiz noktada eşler arası kıskançlık krizleri ortaya çıkar. Çünkü ilişkide aşırı kıskançlık sebebi ile bir tarafın davranışlarını kısıtlaması, tartışmalar, öfke nöbetleri yaşanması söz konusudur. Aşırı kıskançlık durumları altında özgüven eksikliği, yaşanmış travmalar, ebeveynlerin çocukluk veya ergenlik dönemindeki yanlış tutumları var olabilir. Bu durumlar, patolojik kıskançlık durumunu tetiklemektedir. Patolojik Kıskançlık Belirtileri Başlıca patolojik kıskançlık belirtileri aşağıdaki gibidir; Eşine karşı şüpheli tavırlar içinde olmak Takıntılı ve saplantılı düşüncelere sahip olmak Eşinin telefon, özel eşyalarını karıştırmak Aklında aldatıldığı veya aldatılacağı düşünceleri ile yaşamak Kaybetme korkusu Eşini takip etmek ve kontrol altına almaya çalışmak Kıskançlık yüzünden öfkeli ve saldırgan tavırlar sergilemek Bu tür düşünce ve davranışlar ilişkiyi zedeleyebilir, eşlerin sürekli tartışmasına ve gergin bir ortamda olmalarına sebep olabilirler. Eğer çocuklar varsa bu gergin ortamda negatif yönde etkilenebilirler. Eşinin giyim kuşamına karışma, sosyal çevresi ile iletişimini kısıtlama, olmayan durumları varmış veya olacakmış gibi düşünerek sorun çıkarma, her davranışı altında bir sebep arama gibi nedenler sonrasında eş; depresyon, anksiyete gibi psikolojik sorunlar ile karşı karşıya kalabilir. Aşırı kıskançlık durumu altında yatan sebepleri gün yüzüne çıkarmak için, gerekiyorsa bireysel terapi ile başlanmalı; aile, çift ve ilişki terapisi ile de desteklenerek tedavi süreci devam ettirilmelidir. Öncelikle kişinin durumu kabullenmesi ve terapiye başlaması için adım atması gerekmektedir. Psikoloji Antalya olarak alanında uzman kadromuzla, çiftlerin kıskançlık krizlerinin temelinde yatan sebepleri gün ışığına çıkarabiliriz. Ortaya çıkan sebepleri psikoterapi yöntemleri ile destekleyerek birey ve/veya çift ile gerçekleştirdiğimiz seanslar sonucunda kıskançlığın yol açtığı sorunları çözmelerine destek olabiliriz. Uzman Klinik Psikolog Ceren Fırıncı
Aldatmak için hayal kurmak bile yeter! Bir başkasını hayal etmek, aldatmak için yeterli… Kadınlar duygusal, erkekler cinsel açıdan aldatıyor. Sadakatsizlik ve aldatma ilişkilerin derinden sarsılmasına ve bitmesine neden olan en önemli konulardan biri. Bu durumun çoğunlukla evlilik doyumunun düşük olduğu durumlarda yaşandığını ifade eden Uzm. Dr. Mahir Yeşildal, kadınların daha çok duygusal, erkeklerin ise cinsel açıdan aldattığını belirterek, aldatmanın bir başkasını hayal ederek de gerçekleştiğine dikkat çekti. Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, aldatma süreci ve ilişkiler üzerindeki etkileri hakkında önemli bilgiler verdi. “Çok iyi gidiyormuş gibi görünen ilişkilerden daha çok korkuyoruz” Aldatmanın; taraflardan birinin fiziksel ya da duygusal açıdan bir başkasıyla görüşmesi ve fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını bir başkası lehine ihlal etmesi’ şeklinde tanımlandığını belirten Uzm. Dr. Mahir Yeşildal, “Sadakatsizlik ya da aldatma, daha ziyade evlilik doyumunun düşük olduğu ilişkilerde karşımıza çıkıyor. Bazen çok iyi gidiyormuş gibi görünen, yani evde hiçbir tartışmanın, hiçbir problemin olmadığı ilişkilerden daha fazla korkarız. Çünkü bu, hayatın akışına ters bir şeydir. İnsanlar tartışırlar. Eşler yemeğin tuzu ile ilgili kavga edebilirler ve bütün bunlar çok normaldir. Eğer konuşulmuyorsa, taraflardan birinin konuşmamayı tercih ettiğini ya da konuşamayacak kadar korktuğunu, çekindiğini düşünürüz” şeklinde konuştu. 4 farklı aldatma şekli var Aldatma konusunda yapılan bir çalışmadan bahseden Uzm. Dr. Mahir Yeşildal, “Kurt Lewin, yaptığı bir çalışmadan 4 farklı aldatma biçiminden söz ediyor. Bir başkasına âşık olmak’, bir başkası ile cinsellik yaşamak’, bir başkasını da idare etmek’ ve eşi ile cinsel açıdan birlikteyken bir başkasını hayal etmek’. Yani Kurt Lewin aslında bir başkasını hayal etmenin de bir aldatma ve sadakatsizlik biçimi olduğunu ifade ediyor” diye konuştu. Evliliğinden memnun olanların aldatma olasılığı 8 kat daha az Evliliklerin aslında Evliliğimden memnunum’, Çok memnunum’, Pek çok şey yolunda gidiyor’ gibi tiplere ayrıldığını kaydeden Yeşildal, sözlerini şöyle sürdürdü “Evlilikten çok memnun olanların az memnun olanlara göre aldatma olasılıkları 8 kat daha az. Evlilik doyumu ne kadar yüksekse, aldatma oranı o kadar düşük oluyor. Kadınlar duygusal, erkekler cinsel açıdan aldatıyor Kadınlar aldattıkları zaman, genelde bir başka erkekle duygusal bağ kuruyorlar. Yani bir başkasına âşık oluyorlar. Genelde kadınların aldatma biçimi bu şekilde gerçekleşiyor. Bu biraz da evlilikleri ile ilgili çünkü yapılan çalışmalara göre kadınlar, evliliklerinde duygusal açıdan doydukları zaman daha mutlu oluyorlar. Erkekler ise daha ziyade cinsel açıdan aldatıyorlar. Yani çok fazla duygusal anlamın yüklenmediği, bazen tek gecelik, bazen de uzun yıllar süren cinsel birliktelikler yaşıyorlar. Tam tersinde de şöyle bir şey var; kadınlar genelde duygusal olarak aldatılmaktan korkuyorlar. Yani eşinin onu aldattığını öğrenen bir kadın, duygusal olarak ona âşık olup olmadığı, onu sevip sevmediğinin peşinde koşabiliyor. Erkekler ise eşlerinin onu cinsel olarak aldatmasından çok korkuyorlar. Yani eşinin bir başka erkeğe âşık olması ya da onunla duygusal bir şeyler paylaşması değil de cinsel olarak birlikte olması bir erkek için daha önemli. Bu da ilginç bir paradoks. Aldatmak, hayal ederek de mümkün Aldatılma olayı hayali eş konusunda da yani bir başkasını hayal ederken de mümkün. Dolayısıyla da sosyal medya üzerinden pekâlâ söz konusu olabilir. Karşı tarafla fiziksel olarak hiçbir şekilde bir araya gelmemiş olsanız bile kadın veya erkek; biri ile yazışmanız, biri ile sorunlarınızı paylaşmanız, daha sonra o birine karşı duygusal bir şeyler hissetmeniz de aldatma kapsamında değerlendiriliyor. Başka birinden öğrenilen olay, evliliği bitiriyor Diyelim ki bir aldatma olayı ortaya çıktı. Onunla ilgili de şöyle bir şey var; eğer aldatılan eş bir üçüncü kişiden aldatıldığını öğreniyorsa, ya da bir başkası tarafından ikaz edilerek öğreniyorsa, o evliliğin bitme ihtimali çok daha yüksek. Ancak aldatan taraf, aldattığını kendisi gelip eşiyle paylaşıp itiraf ettiğinde, o evliliğin bitme ihtimali çok daha düşük oluyor. Bu da çalışmalar açısından ilginç bir veri.” Kadınlar mı daha çok aldatıyor, erkekler mi? Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Mahir Yeşildal, sözlerini şöyle tamamladı “Aslında erkekler daha çok aldatıyormuş gibi görünür. Toplumsal kabuller de biraz bu yöndedir. Erkeklerin yaptığı şey toplumda normalize edilir ve erkeklerin daha çok aldattığı düşünülür. Oysa ki öyle değil. Özellikle son yıllarda, kadının ekonomik özgürlüğünü de kazanması, öz güveninin de artışına neden oldu ve 40 yaş altı çiftlerde yapılan bir çalışmaya göre erkekler ile kadınların eşlerini aldatma oranları artık birbirine çok yakın.” Yayınlanma Tarihi 08 Aralık 2019 Pazar, 0735 Bu yazıya 0 yorum yapıldı.
eşini başka erkekle hayal etmek psikoloji